Son Binyılın NAMAZ İlmiHali ve KABE
.
Binyılın Namaz İlmiHali… v1.0
ALLAH’I ARAMA, O SENİ BULUR.
Saatler ‘doğru zaman’ı gösterdiğinde…
Dinin adamı olmaz. Din, kapısında tüm varlığını kendisine angaje etmiş, Tanrı işleriyle haddinden fazla içli dışlı olmuş karakterler görmek istemez. ‘Yapışkan Müslüman’ gerçek ve öz İslam yüzeyinde en tutunamaz Müslüman çeşididir. İslam yüzeyi, kuruyken de yaşken de tüm vantuz ruhları kaydıran bir düzlemdir. İslam çöl kumlarıyla özdeşleştirilse de gerçek İslam nefis bir buz paten pistidir. Düz durduğunu zanneden kişiyi bile koşarmışcasına hareket ettirir. İslam buzunda herşey hareket halindedir. Taş üstünde yatan bir taş asla göremezsin.
Din adamlarının dinden yana bildikleri, bir ormanın içindeki bir kibrit çöpü kadardır. Bunun bir nedeni vardır. Tanrı, Tanrılık bilgisine erişimi engeller. Tanrı, aranana buldurmaz. Spiritüel gruplar, İslamî cemaatler ve diğer yapılanmaları incelediğinde çekirdekte müthiş bir bilgi bulamazsın. Gözalıcı bilgiler, fevri kaynaklardan çıkagelirler. Tanrı’yı arama yolunda iddia sahibi olan Ademoğullarının herbiri vasat bilgiye mahkum edilmişlerdir. Tanrı, aranana buldurmaz.
Tanrı olmak bir bilgidir. Sadece bir bilgi… ‘OL der OLUR’.
Güzel Kur’an, Allah’ın Tanrılığını O’nun güçlü kollarıyla, azametiyle ilişkilendirmez. OL der OLUR’da Tanrı’nın bir bilgiden, bir kod parçacığından oluştuğu anlatılır. Tanrı, donanım değil yazılımdır. Tanrısal olmak bir bilgi işidir ve kalabalığın arasından öne çıkarak Tanrı kürsüsüne tırmanma teşebbüsleri hüsranla sonuçlandırılır. O kalabalığın en dip tabakası olarak işaretlenerek.
Tanrı kelamı ile haddinden fazla uğraşan insanlarda Tanrısallaşma değil ‘Tanrılaşma’ başlar.
Hiç bilmediği halde Tanrı’yı anlatmaya soyunanların şaşmaz kaderidir bu. Tanrı ağzından uzun ve sistematik sürelerle konuşma, insan ağzında radyasyonel yaralar yapar. Tanrı ağzından konuşmalarda kişi, Tanrı öznesi üzerinden cümleler kuruyor olsa da, bir süre sonra bilinçarkasında kendini Tanrımsı olarak hisseder. Ve belki de en kötüsü, bundan büyük haz almaya başlayacaktır. İslam külliyatı bu yüzdendir ki, döküldüğü dillerde nice ‘firavunlar’ yetiştirmiştir. Bir kişi, karşısına 10 kişiyi alarak ‘Ben şu konuda şöyle şöyle düşünüyorum.’ konuşmaları yapacak olduğunda bu 10 kişi esnemeye başlar. Sıradan bir kişi sıradan bildirimlerde bulunuyordur. Ancak aynı kişi, o şöyle şöyle düşünmelerini Tanrı ağzıyla, Tanrı üzerinden gerçekleştirdiğinde karşısındaki 10′lar 100′lere dönecektir. Kitleleri nesiller boyu Din, en tehlikeli kitlesel imha silahıdır. Din, 1500, 2000, 3000, 5000 yıl hiç dinmeyen radyoaktivitedir.
Tanrı, dine angaje insan görmeyi istemez. Allah, formasının arkasında din adamı yazılı sporcu görmeyi hiç istemez. Tanrı din adamı görmeyi o kadar isteseydi, binlerce yılda bir peygamber göndermezdi. Tanrı toprağında Peygamber, zor yetişen meyva değildir. Tanrı toprağında Peygamber, sindirmesi binlerle yıl süren bir lif kordonudur. O lif, sımsıkı sarılınması gereken tek bir Allah’ın ipidir.
Tanrı fellik fellik kendisini arayanları değil, bir sebepten ondan koşar adım kaçmaya çalışanları kendine yakın kılmayı sever. Tanrı’nın katında din İSLAM’dır. Tanrı’nın katında tek din adamı ise peygamber adamdır. Yeryüzüne gelmiş en son HELAL din adamının Abdullah’ın oğlu Muhammed’dir. Tanrısal kodların güvenle taşınması ancak Tanrı eliyle seçilmişlerle gerçekleşir ve bu sayı çok çok azdır. Allah, dinadamı olarak kendi peygamberlerini gönderip dururken, mahallelerinde söz sahibi insanlar kendi kendilerini ya da birbirlerini dinadamı olarak ünvanlandırır ve bu yolla gerçekte Allah’a karşı çıkma eylemini gerçekleştirirler. Gerçekte peygamberler, halkla değil dinadamlarıyla çarpışmak üzere gönderilirler. İnsanların kendi aralarında Allah adı taşıyan fakülteler -İlahi-yat kürsüleri- oluşturmaları ve gene kendi aralarında, birbirlerini prof, doç vb. isimlerle akredite etmeleri Tanrı’ya karşı sergilenmiş, bilinen en büyük cürettir. Ateizm, bir cüret olarak görünse de, yırtıcı İlahiyat profesörlerinin yanında tanrıtanımazlar ürkek kedi hükmündedirler. Hepi topu onlar birer tanrıtanımazdır. Diğerlerine gelince. Onlar tanrıtakmaz sınıfındadır ki, bu sınıf Tanrı tarafından imha edilene kadar durdurulamaz aktivite demektir.
Dinadamlığı, seçilmiş bir makamdır. Buna karşın iddia sahibi egosentrikler , Tanrı’nın peygamber gönderme konusundaki ‘eksikliğini’ tamamlamak adına o makama kendilerini vekil olarak tayin ederler.
Mevcut din adamı paradigması peygamber izcisi SÜNNî değil peygamber ikamesi SUNî din adamlarından oluşur.
Kabalanın kodlanarak toplumdan uzak tutulmasının ardında, Tanrı bilgisini taşıma sorumluluk duygusunun aşırılaştırılmış bir formu mevcuttur. Kabalacılar, Tanrı kelamının muhafazası konusunda bir anlamıyla doğru durmuşlar ancak siyasi nedenlerle bunda aşırı gitmişlerdir. Kabala bilgisinin birkaç haham dışında bilinmemesi de, Tanrı’sal bilginin öldürücülüğüne bir tedbirdir. Dünyanın televizyonda ‘kendi saatinde’ program yapan yegane kabalacıları, yerli ilahiyat profesörleridir.
Toplumsallaştırılmamış Tanrı’sal bilgi öldürücüdür. Levh-i Mahfuz, Toplumsallaştırılmış Gaybani bilgidir. Güvenlikli bölgedir. Sayfaları arasındaki güçler dengesi, kişiyi Tanrılaşmadan tanrısallaştırır.
Tekâmül yolculuğunda rakım yükseltmek istiyorsan, Tanrı’yı arama… Tanrı’yı değil kendini bulmaktır insanlık misyonu. Herşeyden önce kayıp değildir ki Tanrı. Dindarların ‘Allah’ı anma’ reflekslerinin altında, bahsi geçmez ise Tanrı’nın yok olacağına dair fobileri yatar.
Tanrı’ya yaklaşmak istiyorsan ondan uzak dur küçük… En gerçeğinden, has bir ateistin kafası, gerçek tanrıya, Alemlerin Rabbi olan Allah’a iman etmeye en müsait olan kafa yapısıdır. Tanrı’yla duygusal bir bağı yoktur. Ve tüm fırtınaları beyin ekseninde gerçekleşir. Aklına yatarsa o gün vardır Tanrı. Aklı kesmiyorsa da yoktur. Bir elektrik akımının oluşması için hem + hem de – kutuba ihtiyaç vardır. Tanrı’nın yok bile olabileceğini göze almamış hiçbir cesur beyin, hakikatin yegane Tanrı’sına kavuşamaz. AKLET-DÜŞÜN komutlarıyla bezenmiş Kuran, beyninde gerçek fikir kıvılcımlarının çakması için + ve – kutuplara aynı anda ihtiyacının olduğunu çok iyi bilir. Tanrı fikri ile din uygulamasına yapışmış kalmış Müslüman, altınçağda fosil hükmü taşır. Yapışkan Müslümanların yerini Akışkan Müslümanların aldığı gün, İslam’ın gerçek doğum günüdür. Sabah gün ağardığında o mahmur yatağından Tanrı hiç yokmuşcasına doğrul. Gece yastığına geri kavuştuğunda O’nunla, O’nun bulutlarına sarılmışcasına buluşacaksın.
Gerçekten düşünen ve sorgulayan bir imanlı beyni secdeye bastırmak için, mafya filmlerindeki, kişinin kafasına bastırarak su dolu küvete sokan o 2 kişilerin varlığı gerekir. İmanlı bir beyni, ‘karşıdaki’ bir Tanrıya secde ettirmeyi başaracak zalim bir güç yoktur. Karşıdaki bir Tanrı’ya secde, Onun ‘Orada değil buradayım. Sana şahdamarından daha yakınım.’ ayetine hiç kulak asmadığının gösterisidir. Kişi, Tanrı’nın karşıda değil kendisinin içinde bulunduğu gerçeğine kavuştuğunda, secdenin her şeklinden imtina edecektir.
1000 yıllık bir aranın ardından Merhaba Ey İslam Alemi. Sabah – Akşam beklediğin, ‘kırk yıl düşünsem aklıma gelmez’ kıyafetlerin içinde, karşında, tam burada duruyor. Üzülme ve asla boyun bükme. Anlamlandıramadıkların konusunda Alemlerin Rabbi her zaman yanıbaşındadır unutma. Bilemediğin bilgiler hükmünde büyüklenecek olduğunda da canını alır, sen hiç üzülme. Sıkıştığın yerden öyle ya da böyle çıkarılacaksın. Hakikat, zincirlerin konusunda kalemini kırdı. DEĞİŞECEK, ARINACAKSIN.
İnsanoğlu, tarih boyunca hep secde etti. Bulutlar yağmur oldu insan secde etti. Güneş doğduğunda insanın alnı gene secdedeydi. Ağaçları savuran rüzgâr bile insanın alnını yere kapandırmaya yetti. Sevinçten yere kapandı insan. Ağladıkça da küçüldü bir sonsuz büyüğün karşısında, secd edercesine. İnsan kafası yuvarlaktı ama yerden hiç kalkmadığı için alnı hep düz kaldı.
Ağabeyim Muhammed geldiğinde, putperest alınlar da secde halindeydi. Kabe’nin etrafında tur attıklarında da tıpkı bugünkü Müslümanlar gibi kalabalıklardı.
Ve sonra İslam çıkageldi. Biliyor musun? Sen daha İslam’ı hiç tanımadın. Sana sadece İslam’ın gelECEĞİ söylendi. Sen daha İslam’ı hiç tatmadın insanoğlu.
O heykellerin değil başka bir varlığın önünde yere kapandırmak için inmedi İslam Allah katından. Onun için değil şunun için, Bunun için değil, Onun için yere kapan diyen öğretinin adı olmak için değildi İslam.
İSLAM: AYAĞA KALK VE HANGİ MANADA OLURSA OLSUN,
ASLA VE ASLA DİZ ÇÖKME DİYEN KUDRETLİ SESİN ADIYDI.
Sen secdeye kapanmaya o kadar eğilimli oldun ki, sırtın zincirden yana hiç eksik olmadı. Secdeye o kadar çok kapandın ki Müslüman, yaşadığın her bir ülke diktatör krallar sahipliğindeydi. Halâ da öyle. Müslümanlık, sen o kapandığın yerden kalkmadıkça İslam ezilmişlikle eşanlamlı yaşamaya devam edecek. Belirleyici değil takip edensin. Dünyanın en hak dini, dünyanın en geri topraklarında ikamet eder oldu. O alnın yerden kalkmadığı için. Sen peygamber sancağını böyle tutmak için mi emanet almıştın? Doğrusu, o sancak düştüğü o yerden kalkacak bugün.
Ey Müslüman, hiçbir şeye secde etmemekle emrolundun bugün. Etmeni kim emrettiyse, etmemen de aynı gücün takdiridir. Acabalarınla, yoksa?larınla uğraşmayalım güzellik. Gözün aydın olsun. Kem kümler gereksiz.
EVET TA KENDİSİYİZ.
BUNDAN BÖYLE NAMAZ 5 VAKİT DEĞİL 24 SAATTİR MÜSLÜMAN.
VE BU İKİSİNİN ARASINDA DERİN BİR 19 VARDIR.
Bundan böyle eğilenlerin değil dimdik duranların adıdır Müslüman. Namaza DUR DURAK DURMAK YOK artık. Durarak namaza durmak değil, Koşaradım Dinamik Namaz vakti. Bu ezan statik değil dinamik namazın çağrısıdır. Değişim Cihadı 2012.
Levh-i Mahfuz yetki belgeli;
BİNYILIN NAMAZ İLMİHALİ;
STATİK DEĞİL DİNAMİK NAMAZ VAKTİ tüm İslam alemine, insanlığa ve canlılığa hayırlı olsun. TaNR1′nın doğum günü kutlu olsun.
[TaNR1’nın doğum günü’nün İngilizce adının ve kapağının birazdan günışığına çıkacağı bu KDR gecesi, tüm insanlığa gerçekten ama gerçekten hayırlı olsun.
(TÜM DÜNYADA) TANR1’NIN DOĞUM GÜNÜ KUTLU OLSUN.
buRAK özDEMİR
15 AĞUSTOS 2012, 01:10:34
.
BİR KİTAP HAYAL EDİN
İÇİNDEN SONSUZLUĞUN KİTABI ÇIKSIN.
.
Lord kelimelendirmesi…
“Hem isevi diye eleştirerek ağabey demek, hem de ingilizce kitaba hristiyan kardeşleri anlasın diye isanın adı olanla başlayıp, lord of islam demek bir ironi olabilir mi, açıklarsanız sevineceğim..”
burak özdemir’in notu:
Lord kelimesini İsa’nın adı zannetmeniz… Müslümanların üzerindeki Hıristiyan etkisine bundan daha güzel bir örnek olamazdı.Lord, İsa demek değildir. LORD TANRI DEMEKTİR.
İsa’nın Lord’luğu Tanrılığından değil, Tanrısallığından gelir.
Hem Rahman’ı Hem Rahim’i Hem Tanrı’yı Hem Tanrısal’ı
ifade edebilen yeryüzünün tek İngilizce kelimesi LORD’dur.
‘Lord’ bu yüzden ‘of Islam’dır.
Müslümanlar, ‘Allah’ın en az 99 ismi vardır’ cümlesini sık sık telaffuz etseler de bunun ne demek olduğunu gerçekten idrak etmiş oldukları söylenemez. Allah’ın her farklı bir ismi ile karşılaştığında fena halde yadırgar hatta yer yer taşa tutmaktalar. ‘Tanrı’, kimi Müslümanların aklına bir türlü girmeyen Allah isimlerinden biridir. Görüldüğü üzere LORD da öyle. Biz Lord of Islam dedikçe kimi zihinlerin ‘Lordlar kamarası’na gitmesi kaçınılmaz.
Bu değerli kardeşimize kalsa İngilizce kitabımıza ‘Cenab-ı Allah’ ismini koymamız gerekebilirdi. İçten içe götürülen nokta hep aynı. ‘Lord’a Tanrı’ya ne gerek var Allah desene şuraya’ noktası. Gören, Kur’an ’99+ değil Allah’ın sadece 1 ismi vardır. Her zaman her yerde Allah diyiniz.’ şeklinde bir ayet indirmiş zanneder.
Her dilde, her kültürde Allah’ı ifade edecek farklı kelimeler vardır. İnsanlarımız, Allah’ın 99 ismini kolye yapıp boynuna asacağına, bunun altındaki bakış açısını küpe yapıp kulağına asarsa daha hayırlı olur.
Tanrı’nın doğum günü’nün yayınlandığı ilk günden beri, yani 6 yıldır dindar olduğu iddiasındaki kesimden her gün yüzlerce mail geliyor. Genel olarak ‘Tanrı yoktur, Allah vardır’ diye başlıyor bu mailler. ‘Tanrı yoktur!’ şeklinde cümle kuranlara ateist değil dindar denmesi ancak karikatürlerde olabilecek bir fantastik durumdur. Fakat bizim durumumuzda gerçektir. ‘Tanrı yoktur Allah vardır’… Hayrola, Allah senin arkadaşın mı? Allah’tan Tanrı’lığı ayırırsan geriye ne kalır? Allah, şahıs ismi midir? Şu durumda Müslüman kardeşlerimizi bir kez daha ‘Tanrı’ya inanmaya’ çağırmaktan başkası gelmiyor elden.
İngilizce,vderdimizi Türkçe ile bir türlü anlatamadığımız Türkler konusunda da ilaç olabilir. Türkçe ile anlatamadık, bakarsınız kısmet İngilizceyedir.
İSLAM’IN TANRISI: YENİDEN DOĞUŞ GÜNÜ şimdiden kutlu olsun.
Hazret-i Muhammed benim peygamberimdir ancak benim ‘efendim’ değildir. Kimselerin efendisi olmak için de yaratılmamıştır. Peygamberinden efendimiz olarak bahseden ekol, İsa’dan çobanımız olarak bahseden Hıristiyanlığın etkisinde kalmış bir ekoldür. Hz. Muhammed benim ağabeyimdir. Çünkü Kur-an’a göre tüm müminler kardeştir.
1- Kardeşinse. 2- Erkekse ve 3- Senden büyükse. o kişi senin ağabeyindir. Hazret-i Muhammed benim efendim değil ağabeyimdir. [ Kimilerimiz için ] Sarsıcı ama gerçek. Levh-i Mahfuz gerçekleri.
sevgiyle”
buRAK özDEMİR
.
BİR KİTAP HAYAL EDİN
İÇİNDEN SONSUZLUĞUN KİTABI ÇIKSIN.
.
.
.
ALLAH’IN EVİ, İÇİNDE KENDİNİ BULDUĞUN EVDİR
“Kişisel mağaralar, cehennem sıcaklarında bile çok serin olurlar.
O kitaptan, Kur’antum Levh-i Mahfuz’dan:
Kur’anda HAC vardır ancak KABE’de gerçekleşmez.
Kabe, haccetmek için HARAM bir mesciddir. Mescid-i Haram ve etrafında gerçekleşen putlardan kurtuluş savaşı, hac ayetleriyle aynı şeyden bahsetmez.
Aşağıdaki ayet, Mescid-i Haram turizminin yaratıcılarını ‘ZULMEDENLER’ olarak
tanımlar. Ayet, insanların zannettiği gibi, Kabe’yi onarmanın ne denli büyük sevap olduğunu anlatmak için indirilmemiştir. Mescid-i Haram’ı imar etmek ile Kabe’nin onarıldığı aklına gelmemeli. Kabe yıkık değildir ki? Onarılacaksa da, bin yılda 1 ya da 2 kez gerçekleşecek bir onarım için ayet indirilmez.Buradaki “İMAR”, tesisleşmedir. Mesciddeki haram tesisleşme. Hacılara su dağıtma da en minimal anlamıyla Kabe’ye kantin açmaktır. Işte bu sık sık gerçekleşecek, üzerine ayet indirmeye değecek bir imar faaliyetidir.
Kabe’nin kurumsallaşması, tesisleşmesi…
Allah indinde kaçak bir imar faaliyetidir.
“Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ı imar etmeyi, Allaha ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad edenin yaptıkları gibi mi saydınız? Allah katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez”
Güzel Kur’an’ın Tevbe suresi 19. ayet.Islamiyetin kutsal topraklarına gelince…
Bu kadar kutsal bir varoluşu taşıyor olduğu için, İslamiyetin kutsal toprağı, şu an üzerinde olduğun topraktır. Onu başka diyarlarda bulamazsın.
Allah’ın evine gelince…
ALLAH’IN EVİ, İÇİNDE KENDİNİ BULDUĞUN EVDİR.
.
buRAK özDEMİR
.
.
BİR KİTAP HAYAL EDİN
İÇİNDEN SONSUZLUĞUN KİTABI ÇIKSIN.
.
.
.