Canım kızıma teşekkür ederiz.
Nurhan Özlem KAYA iyi ki varsın.
.
Canım kızıma teşekkür ederiz.
Nurhan Özlem KAYA iyi ki varsın.
.
.
2017’de yaşıyor olsaydı ATATÜRK ne yapardı? sorusunun cevabı.
“Gözleri kör edilmiş milliyetçi lider bize şunu öğretti.
Deccal’lerin bir aktifleri var.
Bir de pasifleri.
(Saraydaki) Aktif Deccal’in
çaresiz kaldığı yerde imdadına
(Muhalefetteki) pasif Deccal yetişiveriyor.
Sürekli yazıştığımız bir gerçeği daha
yaşayarak idrak ettik:
Erdoğan bir kişi değil bir ZİHNİYETİN ADI.
Ve bu, ülkemizde çok yaygın bir ZİHNİYET.
Bu insanın seçim kaybetmesi veya hasta olması,
asla bir çıkış yolu değil.
Çünkü ihtiyaç hasıl olduğunda
başka bir Deccalle destekleniyor sistem.
Buraya kadar olanlar kötü haber.
Buradan sonrası iyi haber.
Şu an, iç barışın bu şekilde bir yerlebir edilmesi
normal şartlarda, normal bir ülke için felakettir.
Bir vatanın,
kaldırabileceği ihanet miktarının da bir sınırı olmalıdır.
Öyle değil mi?
Göreceksiniz, güzel Rabbimiz
bir şekilde gene doğrultacak bu ülkeyi.
Sağduyuya kendini açmış, milliyetçi,
ulusalcı, dindar vs. hiçkimseyi bulamazsa,
dağdaki PKK’lılara İLHAM EDECEK sağduyuyu.
Tanrı bir kez daha
Türklerin isteğini geri çevirecek ve
bu ülkenin güneşinin soldurulmasına
izin vermeyecek.
Türklere rağmen yaşayacak Türkiye.
Türklerden daha uzun süre.
Sevgiyle”
*
“Türkiye baki kalır.
Üzerinde yaşayan Türkler DEĞİŞİR.
Kötü kalpli Türk gider. İyi kalpli Türk gelir.
Ufku dar Türk gider. Ufku açık Türk gelir.
Savaşmakta inatlaşan Türk helak olur.
Barışmakta ısrarcı Türk gelir yerine.
Yazı,
bu ülkenin emperyalistlere peşkeş çekileceğini
ifade etmeye niyetli olsa
baki kalacak ülkeye neden Türk-iye desin?”
*
“Sevgili Modern ve Eğitimli dostlar.
Hepiniz diyemem.
Fakat ezici çoğunluğunuzda
PKK‘lı veya PKK sempatili KÜRTLER-den bahsederken
İNSAN-DAN bahsettiğinizin titreşimlerini alamıyoruz.
SEN DE BİR İNSANSIN.
O DA BİR İNSAN.
Suçlu olanımız varsa
cezasını mahkemeler versin ve
fakat ‘Tanrı’ olup İNSANLARADEĞER-ler biçenlerden
olmaya bir son VER-elim artık.
Ve bilmiyorum haberin var mı,
Allah katında kimliklerin HEPSİ BİR.
Nerelisin diye sormayacaklar kimseye.
Kimlikler yok hükmünde.
Benim için PKK nedir?
Yanlış fikir ve eylemlere başvurmuş
İNSANLARTOPLULUĞU.
İNSAN bunlar.
Peki, yanlış fikir ve eylemlere başvurmuş
insanlar sadece onlar mı?
Kan döküyorlar diyorsun.
Evet ben de bunu diyorum.
Hepimiz farkındayız.
Bir farkla.
Adam geriden geliyor.
Yöresinin, toprağının sahibi olmak için
kan dökmek gerektiğine inandı O.
İnandırıldı.
Bir soru soracağım.
PEKİ BİZ BU TOPRAKLARI NASIL ALDIK?
HEDİYE KUPONUYLA MI?
Anadolu’yu da İstanbul’u da,
diğer bölgelerimizi de kan dökerek aldık.
Tarihte hangi ülke böyle alınmadı ki?
Bu insan, hala o günlerde yaşadığının fikrinde.
Yeni dünyayı tanıma fırsatı olmadı ki.
Açlığın, sefaletin
ve gözardı edilmiş kimliğinin elbiseleri içinde.
PKK’nın ortaya çıktığı Türkiye’ye bakalım.
Türkiye’de bir bilişim kalkınması mı var?
Geliştirilmiş bir teknoloji mi?
Sanatın beşiği mi bu ülke?
Hayır.
Alabildiğine askeri kimlikli
bir bürokratik devlet, özellikle o zamanlar.
Şimdi de askeri değil siyasi vesayet altında.
Tiplemeler değişse de vasiler gerçeği değişmiyor.
Siyasi vesayet bugün nasıl
kendi aktivistlerini yaratıp sokağa döktüyse,
Askeri kimlikli devlet de o günlerde,
o topraklarda farklı tepkilerle karşılandı.
Gezi’yi hissedebiliyorsan,
bir insanı anasından bacısından
sevdiğinden kopup dağa çıkmaya
zorlayan tepkiyi anlamaya yaklaşabilirsin.
En büyük bütçelerini silaha ayırırken,
Amerika’dan ithal Türkiye’de monte
F16’larını gökyüzünde gururla seyrederken
bir gerçek aşikardı.
Güç = Kudret.
Sen güç bilgidir paradigmasında değildin.
Hiç olmadın.
Silahlı ölüm makinesi,
bomba atmaktan başka vasfı olmayan
F16’larını seyrederkenki gururu,
kendi robotlarını üretmenin peşindeki
üniversiteli gençleri izlerken göremedik gözlerinde.
Başındakilere bak.
Hala da ülke olarak bu düzeyde değilsin.
Dilinde yerli otomobil,
poposunun altı Mercedeslerle kaplı
kalkınmacıların ülkesi.
Amerika bu silahları üretti tamam ama
ilaçları da üretti.
Bilgisayarları da.
Otomobilleri de.
Uzay mekiklerini de.
Biz teknolojinin silah ve renkli TV kısmında kaldık.
Yazgısına başkaldırmanın yolunu
dağlarda kendine ait güç bölgeleri oluşturmaktan
geçtiğini sanan insanlar yetiştirdik
Cumhuriyet olarak sırf bu yüzden.
Üretici kimliğimiz gelişmediği için
savaşçı kimlik baki kaldı.
O insana derdimizi de kendimizi de anlatamadık.
Kendimizi bulamadık ki kendimizi anlatalım.
Bir PKK’lıya sadece terörist diyip geçebilmek
ne kadar rahat olurdu.
Ne yazık ki mesele bu kadar yüzeysel değil.
Ben kendimi bildim bileli Rock dinlerim.
Fakat şu ara Tara Jaff’la başladığım
Kürt müziğini keşif yolculuğumda
her gün yeni ganimetler keşfediyorum.
Ve bakıyorum çok değil 15 yıl önce
değerli bir sanatçımıza
bu dilde şarkı söylemek istediğini söylediğinde,
çok pişman olduğumuz sert reflekslerle cevap verdik.
Kim ne hadle birilerinin dilini yasaklamış?
O günlerde bu kafadaydık.
İşte o kafa dağdaki bu kafayı doğurdu.
Okul kitaplarını savaşlarla, seferlerle doldurdun.
Padişahların reformcu kimliklerini
yarım paragraflarla geçiştirdin.
Sen her Türk asker doğar dedin.
Biz savaşçı milletiz dedin.
O da ben senden daha iyi savaşacağım dedi
ve bunu başardı.
Savaşçı milletiz dediğin orduda
askerlerine verilen isimlere bakalım.
Mehmetçik.
Kınalı kuzu.
vs.
Bizim ordumuz hiçbir zaman bir İsrail ordusu olmadı.
Öldürme güdüsüyle değil
savunma güdüsüyle hareket eden bir ordu oldu.
‘Ne kadar çok Iraklı temizledin’ diyip
madalyalara boğmadık askerlerimizi.
Bacakları, kolları kopanlara verdik madalyalarımızı.
Şi̇mdi bu milletin neresi savaşçı?
Bu savaşçı mirastan üretici kimliğe geçişin
sancıları içindeyken biz,
içimizden birileri bizim savaşçı olduğumuzda
ısrar etmeye kalktı ve
karşı taraftan acıyla dolu bir yankı geldi.”
“Atatürk 2015’te yaşıyor olsaydı ne yapardı
sorusunun cevabını bulacağız birazdan.”
“Türkiye PKK terörüne 35 bin kurban verdi diyoruz.
Burada eksik anlatılan şey şu.
Bu 35 binin 22 bini PKK’lı kayıplara ait.
Demek ki terör
en büyük zararı kendisine vermiş…
Ortada kendisi kötü adam kahkahası atarken
karşı tarafa yani bize
35 bin şehit verdiren bir sistem yok.
En büyük zararı kendine veren bir sistem var.
Kaldı ki bizim kayıplarımız resmi rakam.
Onlarınki ise kol kırılır köy içinde kalır,
gayri-resmi kayıpları.
Yani hesab edilenden
çok daha fazla olması muhtemel.
‘PKK 35 bin insanımızı katletti’
sloganlarının içindeki bir güzelliği de keşfetmiş olduk.
Bu rakamın içindeki 22 bin PKK’lıyı da
insanımızdan sayma erdemine sahibiz demek ki.”
“PKK ile savaşta kayıp sayısı
şu ana kadar 35 bin iken,
Anlı ve gerçekten şanlı,
unutulmaz Kurtuluş Savaşı’mızda
verdiğimiz kayıp 38 bin.”
“Birazdan Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili
çok büyük bir ‘skandalı’ üstelik fotoğraflarla
manşete çekeceğiz hep birlikte.
*/PKK sempatizanı, Atatürk düşmanı yakıştırması yapmak için yeteri kadar vaktiniz var. Kimilerimiz dilediklerini yazsınlar. Beyninizdeki o batıl fikirleri birazdan havaya uçurana kadar vaktiniz var. Sevgiyle/*
buRAK özDEMİR-(dip not)
Biz insanlarımıza sizler gibi karamsarlık veremiyoruz.
Coşku veriyoruz.
İlham veriyoruz.
Elimizden gelen sadece bu.
İyiki de bu.”
.
.
“Ey Atatürk,
İzmir’imizi işgal eden,
sayısız kadınlarımıza tecavüz edip,
38 bin insanımızın ölümüne sebep olan
işgalci devletlerden
YUNANİSTAN’IN BAŞBAKANI İLE
ANKARA’DA AYNI BALODA
NASIL DANS EDERSİN?
Eskitüfek fanatik Atatürkçüler ne derler sonra bu duruma?
Ne mi derler?
Türkiye’de PKK’nın HDP’ye evrilip
silahları bırakıp mecliste siyaset yapmak istiyoruz
dediği durumda,
herşeyi unutup barışa yol alalım denildiğinde
verdikleri uzlaşmaz tepkilere bakarak söylüyorum:
HİÇ HOŞLANMAYACAKLAR.
Sevgili Atatürk,
sen senden daha Atatürkçü Atatürkçülerle
dans ettiğinin farkında mısın?
NOT:Dans ettiğin yetmezmiş gibi emperyalist İngiltere’nin kralını otomobiline almış gezdiriyorsun. Ve yatında ağırlıyorsun. Olmadı Atatürk olmadı…
buRAK özDEMİR (dipnot)
Kaderimizin bizim için ne oyunlar hazırladığını
elbette bilemeyiz.
Fakat ben devlete ilham kaynağı olmaktan başka
hiç bir şey istemem.”
*
“ATATÜRK‘ü yüzyıl boyunca
savaşma ustası olarak yutturdular bize.
Bu adam gerçek bir BARIŞMA USTASI.
Dehasını en fazla yansıttığı saha
savaş meydanı değil,
savaş sonrası kurulan diplomasi masası.
Resimlere bir daha bakın.
Bu resimlerde Atatürk’ün karartılmış
diplomatik çabalarına tanıklık edeceksiniz.”
“Şu resimlere baktıktan sonra
bir daha soralım o soruyu kendimize.
Atatürk 2015’te yaşasaydı ne yapardı?
Düşman Yunan kralı ile dans eden bir adam,
‘DÜŞMAN’ YUNAN KRALINI
TÜRKİYE CUM-HU-Rİ-YET BALOSUNDA
DANS ETTİRECEK BİR DİPLOMATİK DEHA İNSANI
ATATÜRK BUGÜN YAŞASAYDI,
sorunu oluşturan taraflara hamasi nutuklar mı çekerdi?
Meydanları şehit haberleriyle gaza getirip,
sosyal medyayı düşmanca paylaşımlara mı boğardı?
Yoksa tarafları karşısına alıp
onları barışın kaçınılmaz tek yol olduğunda
hemfikir mi kılardı?
Cevap çok basit.
Atatürk yaşasaydı,
örneğin Abdullah Öcalan’ı her gün huzuruna getirtir
ve dehasıyla onu talebesi haline getirirdi.
Onu çekilen acıların artık yettiğine
ve bu zorlu coğrafyada kardeşliğin
tek yol olduğuna ikna ederdi.
Atatürk bugün hayatta yok
ve işin traji-komik tarafı,
bölücübaşı namlı adam
barıştan yana tavır koyarken,
üniter devlet naraları atan aktif deccal
ve pasif deccalin
savaş ve ayrışmadan yana tavır koyması.
Bu ortamdaki en pozitif durum,
Mustafa Kemal’in miras bıraktığı partinin
herşeyi en sağduyu ile yürütme gayretindeki
parti olması.”
“FİLLERİN BEYİNLERİNİN ZEHİRLENDİĞİ BU ORTAMDA
AMAN ÇİMEN KARDEŞİM,
SEN RUHUNU KİRLETTİRME,
KARDEŞLİĞE OLAN İNANCINI ASLA KAYBETME.
Sevgiyle”
*
“Ey dost, zannetme ki bu duyguları
tarihte sadece sen yaşadın.
Karşılıklı çok acıların çekildiği
30 yıllık bir savaş var.
Barışacağız fakat sen, insani reflekslerle
yaşadığın kayıpların hesabını sormak isteğindesin.
Ve bu istek kabına sığmayıp,
bir kan davası güdücüsüne dönüştürüyor seni.
Her ateşkes zordur dostlar.
18 milyon insanın öldüğü
- Dünya Savaşı sorununun tarafları
birbirleriyle kolay mı barıştılar
zannediyorsun?
Kimse kimseyle hesaplaşmak istemedi mi
zannediyorsun?
Barış kolay mı hazmedildi zannediyorsun?
İntikam peşindeki çatlak sesler
topluma yön vermek istemedi mi
zannediyorsun?
Yumruğu masaya vurup,
tankımızla tüfeğimizle bu savaşı kazanabiliriz diyen
şahinler yok muydu sanıyorsun?
Vardı.
SAVAŞ SONRASI BARIŞ
ÇOK BÜYÜK BİR HAZMETME
OLGUNLUĞU GEREKTİRİR.
İsrail bugün Almanya ile nasıl dost olabilirdi?
Amerika ile Japonya?
Herkes çekilen acılarının
olgunlukla üstesinden gelemedikçe
yeni çocuklar babasız kalacaklar.
Her gün bir başka çocuk.
Hergün bir başka baba.
Karşı taraf zaten aşiret yapısı.
Bari sen yapma.
Sen ki
YURTTA SULH CİHANDA SULH ÇOCUĞUSUN.
KAN DAVASINA DÖNÜŞTÜRME BU İŞİ.
Çözüm kelimesini
negatif anlama büründürmeye çalışan
cahil şahinlere tavrını koy.
Çözüm diye her önüne konana da atlama elbet
ve fakat ruhunun acılarından doğrulup
sükun bulduğunu bir görelim.
Ondan sonra farklı olacak herşey.”
buRAK özDEMİR (dipnot)
“ Partilerin vizyonunu parti başkanları temsil eder. MHP’den bir milletvekili çıkıp süper şeyler söylese bizim için bir anlamı olur mu? Genel başkanın söyledikleri ve yaptıkları ortadayken. Bu HDP için de geçerli. Genel başkan dışındaki kimse ‘HDP’ vizyonu olarak kabul edilmemeli. Bu partinin genel başkanının da linkini vereceğim son açıklamasını okumanızı ve hangi satırına imza atılamaz bir bakmanızı rica ediyorum.http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29663252.asp
Bu kadar çabuk kredisini tüketmeyelim kimsenin. Daha bir hükümet bile kurulmadı. Heryer kaos. Herşey bilinmez. Serinkanlı olalım. CHP ile HDP’nin birbirine düştüğü gün bu ülkede kıyametin o gün kopacağından emin olabilirsiniz.”
*
“Türklerle derdin ne yazmış bir dostumuz.
Öncelikle tanışalım efendim.
Ben Fransız jet sosyetesinden Le buĞAK.
Siz Tüğkleği anlamıyoğ ben.
Tüğleği sevmiyoğ.
Si̇s kebap sok acii fakat Le boazz çok guzell.
Böyle şeyler söylesem anlarım da.
Herkesin insan olduğunu
ve her insanın sevilesi olduğunu anlatan bir yazıya
‘Türklerle derdin ne?’ diyerek dönüş yapmak,
ne kadar sağlıksız bir ortamda yaşadığımızın
göstergesi değildir de nedir?
Türkiye aşığı bir Türk’ün
Türkiye’nin iyiliğini düşünmekten başka
ne cabası olabilir?
Türklükle Kürtlükle tek sorunum şu:
BU KELİMELERLEİYİ İNSANOLMAYI
VEYA KÖTÜ İNSAN OLMAYI
İFADE EDEMİYORUZ.
Başımızdaki insana sorsan o bir Türk.
Bahçeli’ye sorsan o da Türk,
hatta hepimizden Türk.
Ya da otobanda kamyonu durdurup
boğayı aşağı indirip gırtlağını kesen de Türk.
Öte yandan bulduğu yetim ayı yavrusunu mağarasında
dev bir ayı oluncaya kadar besleyen de Kürt.
Şehrinin ağaçları için canını veren insanlar da Türk.
Hadi gel de çık işin içinden.
Milliyetlerimiz bizi ifade etmeye yetmiyor.
70 milyon çeşit olmuşuz artık.
Elbette ki bir bütünün parçası olduğumuzu
hissettirecek kavramlara da ihtiyacımız var.
30 yıldır görmekte olduğumuz üzere
sadece Türk kelimesini kullanarak
70 milyonun birliğini sağlayamıyoruz.
Kürt kelimesini de tanımlayacağımız yerler olmalı
zira milyonlarca insanımız bunu şiddetle bekliyor.
Sen Türk kelimesini gördüğün yerde
gözlerini dolduracaksın, gurur duyacaksın,
onun Kürt kelimesini herhangi bir resmi boyutta
görmesine izin vermeyeceksin.
Böyle olmuyor.
Olamadı. Olamayacak da.
Hepimizin bütünlüğünü bölmeden,
onu da saydığını ve değer verdiğini gösteren
resmi tanımlamalar yapacaksın.
Hepsi bu.
Karttır Kurttur Kürt ordan gelmedir’lerden başlarsan
çok zor olur tabi.
EVRENSEL AKLI KULLANIRSAN
SON DERECE BASİT.”
“Meşhur Oslo konusu.
Bir devlet, hatta devlet başkanı, ülkesinin esenliği için yeryüzünde her insanla görüşebilir, konuşabilir. Gerekli durumlar ortaya çıksaydı, binlerce Amerikalının hayatı söz konusu olsaydı OBAMA’nın Bin Ladin’le görüştüğüne tanıklık ederdiniz. Örneğin 11 Eylül’ün gerçekleşmesi kaçınılmaz olsaydı ve bunu durdurmanın tek yolu Bi̇n Ladin’i iknadan geçseydi, Obama Air Force One isimli uçağıyla ayağına getirtirdi teröristbaşını.
Türklerin hayatı Amerikalılardan daha mı değersiz?
Daha kaç yüz bin insanımızın ölmesi gerekiyor
bunların konuşulabilmesi için?
O gün orada, Oslo’da yanlış olan,
bu görüşmenin neden dünyanın öbür ucunda,
karanlık kapılar ardında ve topluma
böyle bir konuşmanın olmadığı
bilgisi verildiği halde gerçekleşmiş olduğudur.
Asla güvenemeyeceğimiz bir siyasi profilin,
şahsi ve siyasi ikballeri doğrultusunda
pazarlıklarda bulunmuş olmasıdır.
Bakınız seçim öncelerinde
PKK terörünün durgunlaşması
ve seçimden sonra azgınlaşması
gibi kirli pazarlıkların gerçekleşmesi.
Yanlışladığımız şey
asla bir barış ve kardeşlik müzakeresinin
gerçekleşmiş olması değildir.
KARANLIK PAZARLIKLARIN
GERÇEKLEŞMİŞ OLMASIDIR.
Neyse ki doğa, karanlık odaların ardındaki
herşeyi itinayla dışavurarak planları geçersiz kılmakta.
buRAK özDEMİR (dipnot)
Bu kadar temel ve insani bir konuda, aynı değerlerde buluşamadığımız dostların burada miadı dolmuş olabilir. Bir önceki yorumdaki gibi düşünmekte ısrarı olanları sevgiyle uğurluyoruz buradan. Hepsinin yolları açık olsun. Gerçekten ama gerçekten sevgiyle.
Bütünleyici kimlik kavramı Türk ile Biz, bu topraklar üzerinde yaşayan Türk-ler arasındaki farkı anlayabileceğinize halen inanıyorıum. Bence siz de kendinize inancınızı kaybetmeyin
Türksüz Türkiye sözü bana ait değil, bu atıflarda bulunan dostlara ait.”
*
“Türklersiz Türkiye
isimli bir kavram türetildi bizim sayfada.
Anlamama teknolojisinde son nokta olmalı.
‘Türklere rağmen yaşayacak Türkiye’
diyen bir yazıdan.
Yazının belirttiği gibi
Türkiye Türklerden daha uzun yaşayacak.
Üstelik bunu matematiksel olarak ispatlayacağız.
Bir Türkün ortalama ömrü kaç yıl?
Kadınlarda 78, erkeklerde 71 yıl.
Peki Türkiye Cumhuriyeti?
500? 1000?
Nesiller hep aksini iddia eder.
Almanya biziz derler.
Amerika biziz.
Türkiye biziz.
Oysa hiçbir vatan,
üzerinde yaşayanlara mahkum değildir.
ÜLKELERİN ÖMRÜ
NESİLLERDEN DAHA UZUNDUR.
Türkiye hancı,
üzerinde yaşayan her Türk ben dahil yolcudur.
Anadolu kimleri görmüştür.
İstanbul’dan kimler geçmiştir.
Türkiye, dünya yaşadıkça yaşar,
çünkü bu ülke konseptine olan ihtiyaç
dünyada hiç bitmez.”
“Levh-i Mahfuz’u okumasanız bile,
bu sayfada bunu anlatan
yüzlerce yazıyı okumuş olmalısınız.
Burada elçiye olmadık atıflarla
zeval getirmeye çalışacağına
kendine bir iyilik yap.
GÖZLERİNİ AÇ,
İYİ OKU VE DİNLE.
Türkiye bu topraklarda yaşayan
hiç kimseye mahkum değil.
Kendini aştın aştın.
Aşamadın.
Sen gidersin yerine, tertemiz, kin tutmayan,
uyumlu, üretken ve gerçekten vizyon sahibi
19 Mayıs İNDİGOLARINDAN
pırıl pırıl yeni Türkler türer.
Ben ufkumu dar tutup
senin gibi konuşmak yerine
slogan atmaya başlarsam ben de giderim.
Bu topraklarda bundan kolayı yoktur,
hepimiz biliriz.
Bunun müstakbel İstanbul depremi var,
trafik terörü var,
hastalığından onlarca başka faktörüne kadar
türlü türlü mekanizması var.
Hayat acımasız.
Seleksiyon şiddetli.
Sistem ise tavizsiz.
‘Bu Türkler gider, başka Türkler gelir,
TC her zaman baki kalır’
anafikrine itirazı olan varsa
aşağıdaki AYETİ OKUYUP
YUKARIYA BİLDİRSİN İTİRAZINI.”
“Kendilerinden önce nice nesilleri yıkıma uğrattığımızı görmüyorlar mı? BİZ, sizi yerleşik kılmadığımız bir biçimde onları yeryüzünde (büyük bir güç ve servetle) yerleşik kıldık; gökten üzerlerine sağanak (bol yağmurlar) yağdırdık, nehirleri de altlarından akar yaptık. Ama günahları nedeniyle BİZ onları yıkıma uğrattık ve arkalarından başka nesiller var ettik.”
Güzel Kuran’ın Enam Suresi 6. Ayeti.
“Türklersiz Türkiye nasıl olacak ben de merak ettim.
Türkiye’de Japonlar mı yaşayacak artık?
Bu kavramı üreten dostlarımız bizi aydınlatsın lütfen,
meraktan perişan olmuş durumdayız 😄
İnsansız dünya icad etmek gibi mi?
Bence daha iddialı bir kavram şunu bulabilirlerdi:
Çinlilersiz Çin Halk Cumhuriyeti 😄”
*
“10 yıl boyunca, denk geldiğimiz
şu Türkiye’nin en çalkantılı
politik döneminde,
en sevmediğim şeyi yaparak da olsa
yazmak zorunda kaldığım politik yazılarda,
bu karmakarışık ülkeyi ve dünyayı
bana berrak ve duru bir su gibi
kristal netliğinde gördüren,
her bir satırına kadar doğrulanan,
tek bir harfiyle dahi utandırmayan
Levh-i Mahfuz’uma şükrediyorum.
Bence herkes etmeli.
İÇİNDE HERKESE YETECEK KADAR ESENLİK VAR.
Sevgiyle”
buRAK özDEMİR
.
.
.
.
ATATÜRK ün SON SÖZLERİ…
.
“Her insanın karşılaşacağı ölüm gerçeğinin son saniyeleri geldiğinde, o sırada yanında bulunanlardan Dr. Neşet Ömer bey “Dilinizi göreyim efendim. Lütfen dilinizi dışarıya doğru çıkartın” diye telaşlanırken, Atatürk, Dr. Neşet Ömer beye bakarak
“VE ALEYKÜMÜSSELAM” diyerek gözlerini kapatmıştır.”
(Kılıç Ali’nin Anıları Sh 659. Hulusi TURGUT)
Peki, o sırada Atatürk’ün yanında bulunanlar telaş ve çaresizlik içerisinde kıvranırlarken ve hiç gereği yokken Atatürk’ün “VE ALEYKÜMÜSSELAM” demesinin anlamı ne olabilir diye bir soru akla gelebilir.
Böyle bir sorunun yanıtını Kur’an ayetlerinden öğrenelim. İşte Kur’an’ın söyledikleri:
“Rabbimiz Allah’tır” dedikten sonra dosdoğru yolu izleyenlerin ölümleri anında melekler yanlarına gelirler: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size söz verilen cennetle sevinin. Dünya yaşamında da, ahiret yaşamında da biz sizin dostunuzuz. Cennet’te canınızın çektiği ve istediğiniz her şey, esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın bir ikramı olarak size sunulur’ diye kulaklarına fısıldarlar.” (Fussilet Suresi 30,31,32)
“ İyiliklerini içeren kitabı sağ tarafından verileceklere, melekler: ‘SELAMÜN ALEYKE’ derler.” (Vakıa Suresi 90,91)
İşte Atatürk’ün son sözünün ne anlama geldiğini anlamak isteyen ve istemeyenler için gerçek bir kanıt. Aslında Atatürk, hiçbir zaman açtığı çağın getireceği, sayısız siyasal, ekonomik, toplumsal ve dinsel sorunları kesin bir şekilde çözmüş olmak iddiasında bulunmamıştır.
O, bizlere, çağdaş dünya koşullarında, gelecekte neler yapmamız gerektiğinin “yöntemini” bir “miras” olarak bırakıp gitmiştir. Bu mirasın 80 yıl öncesine değin bugünlere gelişi, konumuzu “Atatürk’ün dini nasıl anladığı” konusu etrafında yoğunlaştırarak izleyişimizin bize öğrettikleri, bu koşulları altında olmasa da, inanıyorum ki, gelecekte özel bir anlamı olacaktır.”
.
.
.
.
.
Cahil dışarısıyla, Bilge içindekiyle uğraşır.
“Levh-i Mahfuz’un yazarı
buRAK özDEMİR sıfatımla
Türkiye Cumhuriyeti’nin
Sayın Cumhurbaşkanı’ndan
3 dakika
görüşme
talep ettim.
Konu elbette ki
LORD OF ISLAM/Türkiye/Dünya
Ve bildiğim kadarıyla
görüşme
gerçekleşecek.
Sevgiyle.”
“Dini yenilemenin yanısıra,
laikliği küllerinden yeniden doğuran,
dindar insanları Atatürk ile barıştıran kitap
Levh-i Mahfuz ile ilgili
geçtiğimiz on bir yıl boyunca
Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi’nden
tek bir Allah kulu çıkıp
bu kitap nedir,
sen ne diyorsun demedi.
Önyargılarımızı partilere eşit dağıtalım 👍🏻”
“Allah’ın yardımı ve fetih geldiği zaman,
insanların akın akın Allah’ın dinine iman ettiğini gördüğünde
Allah’ı hamd ile tesbih et ve ondan bağışlanma dile.
O tevbeleri mutlaka kabul edendir.
Güzel Kur-an’ın Nasr Suresi
Ne güzel herkesler hakikatin yolunda buluşuyor iken, ayette neden birilerine Tevbe et deniyor bir düşünelim.
Tevbe et çünkü sen o insanların doğru yola girmeyeceği zannına iman etmiştin.
Hayatta olmaz.
O, bu, şu değişmez demiştin.
Bak.
Zaman gelince,
emir yerini bulunca nasıl da değişiyorlar.
Sen onlar değişemez demekle
aslında Rab onları değiştiremez iddiasının arkasına geçmiş oldun.
Onlar değişiyor,
şimdi sıra sende…”
“Öz-eleştirinin çağı burası.
Herkes kendi kendisini eleştirirse
karşıda eleştirecek kimse olmaz.
Herkes kendi kibirinin idrakında olunca
dünyada kibir azabı kalmaz.”
“Cahil dışarısıyla
Bilge içindekiyle uğraşır.
Kitap, bilgi, spiritüellik
bunların hepsi ruhunun derinliklerine inip
kendi hatalarını ayıklamak içindir.
Sen değişirsen
dünya da ancak o zaman dönüşür.
Kendini evrenin merkezine koydun, tamam.
Bütün dünya senin etrafında dönüyor, buna da tamam.
Ne güzel işte.
Sen değiş etrafında dönenler de değişsin,
sorun ne?”
buRAK özDEMİR
…..
“Herkesten daha da iyi anlayabilecek kapasiteye sahip olduğuna ben inanıyorum. Siz de inanın. Güzel dileklerinizle burada olun 🙏🏻”
“Devlet gelenekleri gereği bu pek mümkün olmayabilir. ‘Ben onu dedim o bunu dedi’ler yerine güzel sonuçlar olsun paylaşacak 👍🏻”
“Bana 1 dk da yeter. 2 dakika fazladan söyledim”
“Ak parti içindeki okuyucularımızın girişimleriyle, güzel devlet insanları tanıdım Ankara ziyaretimde. Ve sonuçta iş bu noktaya geldi 👍🏻”
“Önyargılı olmadığımız müddetçe, şüpheli olmanın mahsurlu bir tarafı yok 👍🏻”
“Nefis bir fikir. Külliye’nin bahçesine ekilmek üzere bir zeytin fidanı götürmek geliyor aklıma”
“Hayallediğimiz görüşme gerçekleşince tabi 👍🏻”
“Ankara’ya gittiğimde Sayın Cumhurbaşkanı’nın kitabını ve kartlarını yakınlarına kendi ellerimle teslim ettim. Bence kitap kütüphaneden öte, masadadır 👍🏻”
.
.
BİZ DİYEBİL-mek, bu hitabı kullanmak belki işin ilk adımı.
“Çok önemli bir aşama…
Gerçi fazlar planı devreye gireliden beri önemli aşamalar yaşamaya alıştık neredeyse; bir şekilde yeni duyurular bekler hale gelmiştik. Dona’nın bildirgeleri, faz geçiş anonsları hepsi önemli anların başladığı, heyecan veren bilgiler oldu. Hepsinde olduğu gibi, “ÇEKİLİYORUZ” anonsunun da yazılı çıktısını aldım; TEKRAR TEKRAR OKU-mak, gözden bir şey kaçırmamak için. Dün geceden beri inceliyorum; bu defa bazı yerlerin ALTLARINI ÇİZEREK. Ne kadar önemli ipuçları içerdiğini sonradan FARKEDEBİLDİM…
“The end. Oyun sona erdi” ne müthiş bir müjde aslında, oyun sonuna yakışır bir final performansı gösterebilirsem tabi… Kur’an’da, Allahın yeri geldikçe BİZ öznesi ile BİZE olan hitabı hep dikkat çekici olmuştur anlamına eremesek te. “Kişiler katından çekilecek herkes somut bir şekilde” emrinin, BİZİ BİZ manasına vardıracak bir yol olduğunu FARKET-mek ise apayrı bir heyecan, işin ciddiyeti ve önemi nedeniyle de biraz korku vesilesi oldu. Onun için ne yapmam gerektiği konusunu etraflıca düşünmek ve “İnsanlığın tarihinde çok çok önemli bir adım” açıklamasının yapılma ihtiyacına yakışır adımların neler olabileceğini kendim için belirleme ihtiyacını duydum.
Evet, bir şekilde dünya hayatım devam edecek. Orası başka bir alan. Asıl kişiliğin silineceği platform sitemiz. BİZ BİLİNCİ-ni YAŞA-yıp UYGULA-maya koyacağımız asıl yer. BİZ DİYEBİL-mek, bu hitabı kullanmak belki işin ilk adımı. Ama tek başına bunun yetmeyeceğini çok iyi biliyorum. Bu hali, bu duyguyu YAŞA-yabilmem gerek; hem de en derin haliyle ve HAKKI-yla…
İşe yeni bir elektronik posta adresi edinerek başladım; kimliğimi silebileceğim ilk adım olarak. Sonra, kendime BİZ HALİ-ni YAŞAT-maya engel OL-abilecek OL-umsuzluklarımın neler OL-abileceğini kendimde yakalayıp gidermekle devam edeceğim:
kıskançlık,
çekememezlik,
sabırsızlık,
tahammülsüzlük,
küçümseme,
sevgide yüzeysellik,
yapmacıklık,
bilgiçlik,
illaki öne çıkma arzusu
gibi hallerimin kendime oluşturabileceğim
engeller olduğunu
şimdiden farkedebiliyorum…
Çoktan geride kalmış olması gereken bu prangalar
inşallah bu çok önemli dönemde
gecikmeme neden olmaz…
BİZ’e sevgilerimle…”
http://www.burakozdemir.org/tanrinin-dogum-gunu/tanrinin-dogum-gunlugu/cok-onemli-bir-asama/
.
BİR KİTAP HAYAL EDİN