.
.
.
.
Sorularına psikologda yanıt bulamayınca
“Sorularına psikologda yanıt bulamayınca da
medidatif yöntemlere yönelmiş.
Sonunda da bir kitap
hayatını değiştirmiş.
Burak Özdemir’in
‘Levh-i Mahfuz’ kitabında
cevap bulmuş sorularına.”
BİR KİTAP OKUDU HAYATI DEĞİŞTİ…
POSTA GAZETESİ
.
.
.
“Değiştim. Pusulam da bu…”
“Değerli sanatçı Yılmaz Erdoğan,
Onyıldan fazla bir zaman sonra
tek kişilik sahneye geri dönmüş.
Tıklım tıklım salonda binden fazla insan var.
Kendi yolculuğunu bir mizah ustasına
ve ruh yolcusuna yakışır biçimde anlatıyor…
Bitmek bilmez kahkahaların arasında,
kendi yolcuğunun dönüm noktasını anlatmak için
“Belki duymuşsunuzdur
Levh-i Mahfuz / buRAK özDEMİR…”
dediği sırada arkada dev bir kitap resmi beliriyor.
Yakışıklı mı yakışıklı bir kitap…
Ve salon kitabı alkışlıyor…
Kendiliğinden.
Değerli seyircilerin arasından ulaşan bir yorum şöyle:
“Herkes okuyor ancak ben bu kitapla değiştim
demeye korkuyorlar.
Yılmaz Erdoğan buna harika bir öncülük yaptı…”
Ufku açık ustalar kolay yetişmiyor.
Kolay değişmiyorlar, hayata sıfırdan başlayan birine göre
onların değişimleri daha zorlu.
Ama da değişmeye başladıkları zaman,
auralarıyla toplumlarına katkıları büyük oluyor.
Kuran’da ‘Önde Gelenler’ olarak işaretlenmiş,
altı çizilmiş bir kategori bu.
Önde gelenler Geriden gelenlere dönüştüğünde,
o toplumlar
cehennem ülkesinde yaşamaya mahkum kılınıyorlar.
Kitabın tanıtımında değilim, hiçbir zaman da olmadım.
Yeni insanlara ulaşmaktan daha çok,
insanların diğer insanların hayrına
çaba göstermesi mutlu ediyor beni.
O gün, o sahnede başka birşey oldu.
Yılmaz Erdoğan,
cehennem ülkesine dönüşmeye başlayan bu topraklarda
10 yıldır ölüm sessizliğine bürünmüş
‘Önde Gelenler’ kategorisinin ve ülke genelinin,
onur ve şerefine sahip çıktı o gün.
Bir insanın hayatında kurup kurabileceği
en şerefli cümleyi kurdu:
“Değiştim. Pusulam da bu…”
“Ne yani Türkler böyle bir kitabı 10 sene boyunca,
yazarıyla aynı havayı soludukları halde
tek satır konuşmadılar mı?”
utancını yumuşattı bu gösterisiyle.
Önde Gelenler kategorisi bir yumurta gibi çatladı
ve iki alt kategoriye ayrıldı.
Ustalar ile Dut Yemiş Bülbüller.
Lord of Islam’ın hemen öncesinde olması
herşeyi daha da anlamlı kıldı.
Bir ilk’e atılan bu imzayı o gün olduğu gibi
bugün de ayakta alkışlıyorum
🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻🙏🏻”
Sevgiyle
buRAK özDEMİR
.
.
.
BİZ DİYEBİL-mek, bu hitabı kullanmak belki işin ilk adımı.
“Çok önemli bir aşama…
Gerçi fazlar planı devreye gireliden beri önemli aşamalar yaşamaya alıştık neredeyse; bir şekilde yeni duyurular bekler hale gelmiştik. Dona’nın bildirgeleri, faz geçiş anonsları hepsi önemli anların başladığı, heyecan veren bilgiler oldu. Hepsinde olduğu gibi, “ÇEKİLİYORUZ” anonsunun da yazılı çıktısını aldım; TEKRAR TEKRAR OKU-mak, gözden bir şey kaçırmamak için. Dün geceden beri inceliyorum; bu defa bazı yerlerin ALTLARINI ÇİZEREK. Ne kadar önemli ipuçları içerdiğini sonradan FARKEDEBİLDİM…
“The end. Oyun sona erdi” ne müthiş bir müjde aslında, oyun sonuna yakışır bir final performansı gösterebilirsem tabi… Kur’an’da, Allahın yeri geldikçe BİZ öznesi ile BİZE olan hitabı hep dikkat çekici olmuştur anlamına eremesek te. “Kişiler katından çekilecek herkes somut bir şekilde” emrinin, BİZİ BİZ manasına vardıracak bir yol olduğunu FARKET-mek ise apayrı bir heyecan, işin ciddiyeti ve önemi nedeniyle de biraz korku vesilesi oldu. Onun için ne yapmam gerektiği konusunu etraflıca düşünmek ve “İnsanlığın tarihinde çok çok önemli bir adım” açıklamasının yapılma ihtiyacına yakışır adımların neler olabileceğini kendim için belirleme ihtiyacını duydum.
Evet, bir şekilde dünya hayatım devam edecek. Orası başka bir alan. Asıl kişiliğin silineceği platform sitemiz. BİZ BİLİNCİ-ni YAŞA-yıp UYGULA-maya koyacağımız asıl yer. BİZ DİYEBİL-mek, bu hitabı kullanmak belki işin ilk adımı. Ama tek başına bunun yetmeyeceğini çok iyi biliyorum. Bu hali, bu duyguyu YAŞA-yabilmem gerek; hem de en derin haliyle ve HAKKI-yla…
İşe yeni bir elektronik posta adresi edinerek başladım; kimliğimi silebileceğim ilk adım olarak. Sonra, kendime BİZ HALİ-ni YAŞAT-maya engel OL-abilecek OL-umsuzluklarımın neler OL-abileceğini kendimde yakalayıp gidermekle devam edeceğim:
kıskançlık,
çekememezlik,
sabırsızlık,
tahammülsüzlük,
küçümseme,
sevgide yüzeysellik,
yapmacıklık,
bilgiçlik,
illaki öne çıkma arzusu
gibi hallerimin kendime oluşturabileceğim
engeller olduğunu
şimdiden farkedebiliyorum…
Çoktan geride kalmış olması gereken bu prangalar
inşallah bu çok önemli dönemde
gecikmeme neden olmaz…
BİZ’e sevgilerimle…”
http://www.burakozdemir.org/tanrinin-dogum-gunu/tanrinin-dogum-gunlugu/cok-onemli-bir-asama/
.
BİR KİTAP HAYAL EDİN
.
.
DEHA VE YALNIZLIK…
“DEHA VE YALNIZLIK…
Bu iki kelime yan yana gelmemelidir.
DAHİ OLAN,
KENDİNİ YALNIZ HİSSETTİĞİNDE
TANRISAL YANI,
İÇİNİ YAKMAYA BAŞLAR.
Mustafa Kemal’in DEHA YALNIZLIĞI
beraberinde İÇ isyanı getirir…
İSYAN İSE
KUTSAL SAYILABİLECEK BU METNİ…
Onu, kavuştuğun yeni BİLİNÇ ışığında
yeniden okumanı öneririm.”
İndigo Mehdilere Hitabe
“Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa ET-mektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, SENİN, en kıymetli HAZİNE-ndir. İstikbalde dahi, SENİ bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti MÜDAFAAmecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîmve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, İKTİDARA SAHİP OLANLARgaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu İKTİDAR SAHİPLERİ şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. MİLLET, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş OL-abilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, VAZİFEN; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Mustafa Kemal Atatürk”
DONA – LEVH-İ MAHFUZ’dan.
.
.
O, BEN DEĞİL, BİZDİR
“İki Mustafa Kemal vardır:
Biri ben, et ve kemik,
geçici Mustafa Kemal…
İkinci Mustafa Kemal,
onu “ben” kelimesiyle ifade edemem;
O, BEN DEĞİL, BİZDİR!
O, memleketin her köşesinde
yeni fikir, yeni hayat
ve büyük ülkü için uğraşan
aydın ve savaşçı bir topluluktur.
Ben, onların rüyasını temsil ediyorum.
Benim teşebbüslerim,
onların özlemini çektikleri şeyleri
tatmin içindir.
O Mustafa Kemal sizsiniz,
HEPİNİZSİNİZ.
Geçici olmayan,
yaşaması ve başarılı olması gereken
Mustafa Kemal odur.“
Sözün mükemmelliğine,
Kur-an ahlakına uygunluğuna
Hz. Muhammed‘in kendini kişileştirmemesi gibi
kendini benleştirmeyip BİZ-leştirmesindeki
güzelliğe bakar mısınız?
Saygılar güzel insan.
Benim Mustafa Kemal’le
gerçek anlamda buluşmam,
onu gerçekten anlamam
Levh-i Mahfuz‘la oldu.
Öncesinde Atatürkçü olma iddiasındaki
tiplemelerden dolayı
adını koyamadığım bir mesafe vardı,
fazla derinine giremiyordum
kurcalamadan sadece seviyordum.
Şimdi anladığım için
çok daha fazla seviyorum.
Herşey sorgulanırken,
bu insan sıfırdan,
objektif şekilde,
artısıyla eksisiyle
yeni baştan modellendi beynimde.
Vardığım sonuç şu:
Dünyaya gelmiş en büyük devlet adamı.
Toplumunu yükseltmeyi başarabilmiş.
Bugün bu gerçeği hatırlamak için
güzel bir gün.
150 sene önce
böyle bir insanı doğurabilmiş bir ülke.
Bugün istese neler neler yapar.
Yapacak da.”
buRAK özDEMİR
.