ÖZELLİKLE DE ŞİDDETİN HİÇ BİR MAZERETİ OLAMAZ

.

ÖZELLİKLE DE ŞİDDETİN HİÇ BİR MAZERETİ OLAMAZ

Hiçbir siyasi veya ekonomik menfaat
en üstün değer olan İNSAN yaşamından
daha değerli ve önemli değildir.

Ülkemizde ya da dünyanın bir başka yerinde olsun;
Anayasal hak olan BARIŞÇI gösteri hakkını kullananlara
NEFRET VE KİN DOLU şiddet uygulanması,
göstericilerin gerçek mermilerle,
hedef gözetilerek sıkılan gaz bombalarıyla,
plastik mermilerle veya KİMYASAL MADDE karıştırılmış
tazyikli sularla öldürülmesi ya da yaralanması
insanlık adına çok ağır bir suçtur.
Bu suçları pervasızca kana susamış
katliamcı bir nefretle işleyenlerin teşvik edilmeleri
veya ödüllendirilmeleri değil,
tam aksine cezalandırılmaları gerekir.

Eskişehir’in, Ankara’nın, İstanbul’un
ve Hatay’ın sokaklarında, Sudan’da, Lazkiye’de,
Rojava’da, Mısır’da, Lice’de, Uludere’de,
Reyhanlı’da, Akçakale’de, Ceylanpınar’da,
Çin’de insanların katledilmesinin
hunharca öldürülmesinin hiçbir mazereti olamaz.
Muhasır Medeniyet ve özlenen bu değildir.
Bu barbarlıktır, bu vahşettir, bunun yapılması isteyen
ve uygulayanlar da kesinlikle Tanrı Bilinci yoktur.

Güzel Kur-an’ın Bakara S. 8-9-10-11-12.
“İnsanlardan öyleleri vardır ki: “Biz Allah’a ve ahiret gününe inandık” derler; oysa inanmış değildirler. Allah’ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve farkında değildirler. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı onlar için acı bir sıkıntı vardır. Onlara: “Yeryüzünde karışıklık çıkarmayın” denildiğinde: “Biz sadece düzelticileriz” derler. Bilin ki; gerçekten, asıl ortalığı karıştıranlar bunlardır, ama farkında değildirler.”

DEVLETİN KARANLIK YÜZÜ
“Her ülkenin devlet kademelerinde,
yer alan bu karanlık insanların en temel özellikleri,
İNSANI EZEN tüm çalışmalarını,
devlete hizmet felsefesine monte ederek yapmalarıdır.
İnsana düşmanlıklarını, imkansızlıklarla
ya da devletlerin milli güvenlik kavramlarıyla
iç içe geçirerek gerekçelendirirler.
Sorumluluk makamında oldukları için
sen de onlara kolaylıkla inanırsın.
Devlet olmak başka bir şeydir küçüğüm.
Devlet olmak, KAVGANIN PARÇASI OLMAK değildir.
Devlet olmak kavgayı yaratan nedenleri
ortadan kaldıran olmaktır.
Bireyin dünyasında devlet, TANRIYI temsil eder.
Devlet eliyle gelen EZİYET,
fertlerin üzerinde fizikselliğin ötesinde
tarifsiz RUHSAL TAHRİBATLAR yaratır.
Devlet olmak bambaşka bir şeydir.”
“DEVLET OLMAK, KENDİSİNE TAŞ ATAN KÜÇÜK ÇOCUKLARI DÖVEREK DEĞİL SARILARAK DURDURANLARDAN OLMAKTIR.
SEN DEVLETSİN…”
“SEN BOKSÖRÜN KARŞISINDAKİ BOKSÖR DEĞİLSİN.
SEN RİNGLERİN SAHİBİSİN.
SEN KAVGACILARI DÖVEN DEĞİL,
KAVGANIN NEDENLERİNİ YOK ETMESİ GEREKENSİN.”

“Geçmişte ve bugünlerde bu karanlık ricalin gerçekleştirdiği eylemlerin arkasında olmadığını, yarın da bu insanların gerçekleştirmeye çalışacağı eylemlerin önünde bir engel olarak duracağını ilan edersen, onları yalnız bırakmış olursun.
Devlet ricalini, devletin kendisi olarak kabul eden milletler,
bu KARANLIK ricale bilmeden kapı açarlar.
Rical yolcu, devlet hancıdır.
Her üniformalıyı potansiyel kahraman kabul eden,
ricalini denetime tabi tutmayan milletler,
olası tüm tatsız durumların hesabını kendileri öderler.”
Dona – Levh-i Mahfuz’dan alıntıdır.

Demokratik laik bir devlet yapısında,
devletin yani devlet adına söz söyleyen
ve iktidar olanların,
düşüncenin ve ifadenin önünü açması,
şiddet çağrısı yapmayan düşüncelerin
istenilen yerlere ulaştırılabilmesi için
toplumsal iletişim kanallarını açık tutması,
barışçıl toplantı ve gösterileri engellememesi esastır.
İfade özgürlüğü ve onun hayata geçirilme
yöntemlerinden olan barışçıl toplantı ve gösteriler,
özgür ve demokratik bir toplumun varlığının
en önemli kanıtıdır.

Eğer devleti yönetenler
DÜŞÜNCELERDEN korkuyorlarsa
Levh-i Mahfuz yüzyılında,
korkunun ecele faydasının olmadığının da bilincinde olmalıdırlar.

 

www.izmirliahmetkaya.com

.

 

Bir cevap yazın