.
Maddesel olan hiçbir şeyde aradığını bulamazsın
İNSAN, ana vatanından kopmuş,
dünya gurbetinde yalnız kalmış BİR YOLCU gibidir.
Bir REHBERE İHTİYAÇ DUYMA-ktadır.
Gece ve gündüz BU YOL-culuk devam eder.
BU YOLCULUK
BİZ-i varoluş BİLİNCİ-nden uzaklaştırdıkça
bedenlerimizde rahatsızlıklar ortaya çıkar,
ardından çeşitli ağrı ve acılar çekeriz.
Varoluş bilincinden uzaklaştıkça artan karanlık,
insanın görüşünü ve bakış açısını da azaltır.
Daralan bakış açısının oluşturduğu BİLİNÇ DÜZEYİ de
kısıtlanıp sıkışmış bir durumdadır.
İnsan bu karanlığın içerisinde
el yordamıyla nesnelere yani paraya, mala, mülke
ya da insanlara yani ulemaya, din adamına, alime sarılır,
Maddesel olan hiçbir şeyde
aradığını bulamayınca,
BİR zamanlar ona şah damarından da yakın OL-an
Tanrısının ona CAN OL-arak sunduğu
RUHSAL BEDENİN arayışına girer.
Her dokunuşun ÖZÜNDE onu arar,
sürekli yer DEĞİŞ-tirip o karanlıklarda
ömür dediği YAŞA-nılacakları hep öteler.
Belki de zamanın başlangıcından beri
insanın temel dramı,
kendisine yetmediğini sandığı
bir dünyanın içine yerleştirilmiş olması
ve kabına sığamamasıdır.
İnsanlar bu arayış yolculuğunda
hep BEN dedikleri için,
FARKINA VAR-amamışlardır bir çok şeyin.
Ne zaman ki BİZ OL-urlar,
artık arayış sona erecektir.
buRAK özDEMİR’in deyişiyle;
“Etrafta sen’leşmiş bunca kitap, yazı, köşe varken, bunlar yetmeli sana. Yetmediyse, buraya SEN’leşmek için değil, BEN’leşmek için geldin demektir. BEN’leşmiş SEN’e burada “BİZ” deriz BİZ.”
BİZ BİLİNCİ=HAKİKAT=LEVH-İ MAHFUZ.
.
.
BİR KİTAP HAYAL EDİN
İÇİNDEN SONSUZLUĞUN KİTABI ÇIKSIN.
.