.
Herşey koskoca devlet adamı Atatürk’ün salıncağa çıkmasıyla başladı.
***
Çocuğun saygı duruşu hazırol’da değil
cıvıl cıvıl koşturarak gerçekleşir.
El kadar çocukların oyun oynamasını
lakayıtlık olarak niteleyenleri görünce
aklıma gelenler:
Kız gibi gülme. Ağır ol molla desinler.
Ölülerimizin kabirleri başında
ciddiyet adına asık suratlı insanlar
görmek istedikleri varsayımına nereden ulaştınız?
Onlarla konuştunuz da
‘Yapmayın böyle şeyler. Ciddi olun azıcık’
mı dediler?
Bu varsayım,
ölülerimizin cehennemde olduğu varsayımından geliyor.
Sizinkini bilemem.
Benim Atam Cennet’te ve gülümsüyor.
Çocuk parkı düşüncesini ‘edepsizlik’ olarak
niteleyecek noktada olanlarımız,
şu fotoğrafta sallanan insanın gözlerinin içine
gönül rahatlığı içinde bakabiliyor musunuz?
Her okulun bahçesinde Atatürk anıt heykeli var
ve bu çocuklar o heykelin önünde,
burada sarfedilen veciz bir ifadeyle
‘edepsizce’ oyun oynuyorlar.
Bakın bakın heykele sarılıp selfie çekiliyorlar bi de.
Bu milli güvenlik sorununu derhal çözelim birlikte.
Seçimi size bırakıyorum.
Okul bahçesinde oyun oynamayı mı yasaklıyoruz
yoksa okullardaki Atatürk anıtlarını mı kaldırıyoruz?
Haydi bir karar verin.
Sen Atamızın başucundaki
çocuk dünyasını nasıl kaldırırsın?
Senin niyetin ne?’ diye ayaklanıldığı gün,
bu ülkede çok şey değişir.
O gün gelene kadar yaşanan herşey,
ellerimizin önden takdim ettiğidir.”
“Dincilik kurumu,
kendini Atatürk yolunda zanneden
birçok insanımızın beynini ezmiş ve geçmiş.
A.K. isimli bu mekanının adındaki
K. kelimesini gördüğü anda
ortamı K.abir azabıyla döşemeyi bir borç biliyor.”
“Bir şu fotoğraftaki, salıncakta sallanan Atatürk’e bakalım.
Bir de şu ağzından ‘bal’ damlayan insanlarımıza.
Kaydırağa ve salıncağa ‘Ucubeee’ diyen dil
Atatürk’e mi yoksa bir başka şahsa mı daha yakın,
takdir dünya çocuklarının.”
**
“‘O zaman Kabe’ye de Disneyland yapılsın’ diyenlerimiz,
Kabe’ye de neler yapılacağını göreceksiniz.
Biraz sabır ”
**
“Anıtkabir oldu da Atatürk’ün sağlığında inşa edilseydi
asla atlanmayacak birer detaydı çocuk parkı,
gençlik sahaları.
Bu hükümet muhtemelen
bunlardan rahatsız olacak ve kaldıracaktı.
23 Nisan’lardan 19 Mayıs’lardan rahatsız olduğu gibi.
O zaman da vay bu hükümet
görüyor musunuz atamızdan emanet
parklarımıza göz dikti diye isyan edecekti aynı sesler.
Yani az biraz tutarlı olsak bakış açılarımızda,
hiç fena olmayacak gibi ”
“Parkı kuran ve kaldıran Türk Ordusu.
Parkı delicesine savunan da Levh-i Mahfuz’un yazarı.
Hükümet bunun neresinde? :)”
“Şimdi siz söyleyince kavrayıverdim meseleyi.
Gizli güçler bir çocuk parkı kurmak suretiyle
ülkemizi yıkmaya çalışmışlar.
Mesele bir park meselesi elbette değil.
Mesele insanlarımızın sevgi, saygı
ve Atatürk anlayışındaki çarpıklık.”
***
.
“Herşey koskoca devlet adamı Atatürk’ün
salıncağa çıkmasıyla başladı.”
***
“‘Anıtkabir’de çocuk parkı mı olur ulan!’
diyenlerimizin acaba kaçı çocuklara
‘Anıtkabir’i nasıl buldun?’ sorusunu yöneltti?
Özellikle, okuma yazma çağına gelmemiş çocuklara.
Bu mekanı,
5 yaşında bir çocukla ziyaret etmiş biri olarak
cevabı seslendirebilirim.
Anıtkabir’de çocuklara hitab eden hemen hiçbirşey yok.
Tarihi anlama yaşına gelmeyen çocuklara özellikle,
bu mekanda hitab eden hemen hiçbirşey yok.
Ve bu nasıl bir kibirdir ki,
atasının kabri başında
çocuk cıvıltısına tahammül edemez olmuş.
Yan yana getiremiyor bu ikisini.
Biraz kendine gel istersen.
Tanıştırayım.
Burası Anıtkabir.
İÇERİDE DÜNYANIN
TEK ULUSAL ÇOCUK BAYRAMININ
MUCİDİ YATIYOR.
Bir karar verilsin.
Burası kasvetli bir yas tutma türbesi mi?
Yoksa daha çocukluktan başlayarak
bu insanın savunucusu olduğu değerleri sevdirmenin
mekanı mı olmalı?”
“‘Atatürk’ün izindeyiz’cilerin ezici çoğunluğu
‘Türkiye’nin en büyük türbesini biz yaptık’
psikolojisindeler.
Ki bu durum,
bu güzel ülkenin
dev bir İmam Hatip Lisesi’ne
dönüşmeye başlaması karşısındaki aczin
net bir ifadesidir.
Avlusundaki kişilerin yüzde yüzüne itimadım,
malum bir sebepten dolayı yok.
Olsa, her caminin de
bir çocuk bahçesi olması gerektiğini savunurum.
Bu öneride bile bu kadar sert bir
‘Cami bahçesinde çocuk parkı mı olur ulan’
tepkisi almayacağımdan emin olabilirsin.
19 Mayıs neslinin üzerine ölü toprağı serpilmiş.
Daha güzel bir park elbette olabilirmiş.
Ülke standartlarında ortalama bir park konmuş.
Türk çocuklarının oynadığı ortalama bir park bu.
Diğer binlerce örneğine bir isyanın oldu mu?
Bana kalsa buraya ülkenin en güzel,
en yaratıcı parkını inşa ederdim.
Olmasa da şart değil.
Şu standart park ekipmanları bile,
rengarenk olması itibariyle bir güzelliktir.
Herşeyden önce
bomboş parka bakıp neyi yargılıyorsun?
Dolduğu zaman çocuktan başka
hiçbirşey göremeyeceksin ki.
Atatürk’ün çocukları sevdiğine dair
tek bir işaret içermeyen
Anıtkabir isimli bu mekan için çocuk parkı,
en elzem bir ihtiyaçtır.
Emeği geçen TSK yetkililerine
bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak
teşekkür ederim.
Estetik, sanatsal, mimari kaygıları fırlatın atın kenara.
Dünyanın en kötü parkı bile olsa,
Dünyanın en güzel varlığını getirir bulunduğu mekana:
ÇOCUKLARI.”
***
“Son derece nazik ifadelerle dolu bir karşı-yorum okudum aşağıda bir yerde. ‘Kendi gebermişlerinizin başına dikin o ucubeleri’ şeklinde veciz bir ifade içeriyor. Şimdi. Kendi gebermişlerimden kasıt Annem ise, oğlu olarak şunu söyleyebilirim. Annem mezarının başına çocuk parkı yapılmasına çok sıcak bakar. Ben kendim bir gün veciz ifadenizdeki gibi gebermiş duruma geldiğimde, ben de çok acayip sıcak bakarım böyle birşeye. Çocuklar gelsinler diledikleri gibi tepinsinler üzerimde. Kedilere, köpeklere de her türlü açığım.
Fikrini düştüğü yerden kaldırmak adına, benim daha gerçekleşmemiş Amerika turistik gezisi üzerinden yazar iğneleyen vodoo sever dostlara şunu söylerim:
Atatürk kesinlikle sizden daha iyisini hakediyor. Kimilerimizden umudum ne kadar azalırsa azalsın, o kimilerimizin çocuklarına torunlarına olan inancım hiçbir zaman eksilmedi. Onlar okur, meselenin adı konur. Bu ülke, vatandaşın da en iyisini hakeder. En geniş vizyonlusunu hakeder. Çok netim, çok rahatım. Buna olan inancımdan aldığım güçle savaşıyorum. Ben gideceğim. Sizler gideceksiniz. Neşeli, pozitif ve ufku açık insanlar oturacak yerlerinizde. Tanrı bu mukaddes ülkeyi ufku kararmış enerjilere geçmişte bırakmadığı gibi bundan sonra da bırakmaz. Hepimizin içi rahat olsun. Bitmiş bir konudur bu. Kalın salıncakla.”
“Şu yer olsa da gitsek demiyor musunuz siz de?
Çocuk parkı, spor sahaları
ve daha niceleri var ağaçların ardında.
Külliyen reddetmek ile estetik bulmamak bambaşka şeyler.
Yapılan şey güzel değil ise, siz güzelini önerin.
Şu canlandırma 4 dakikamı aldı.
Başımıza ne geliyorsa ciddilerden geliyor.
Korkmayın özgürlerden.
Özgürlük cennettir.
Özgürlüklerin baskılanmaya çalışıldığı bir ülkede,
insanların önderlerinin bahçesinde
kendilerini alabildiğine özgür hissedebildikleri
bir Anıtkabir hayal ediyorum.”
***
“Şöyle bir Anıtkabir Parkı hayal ediyorum yazısına
birimiz şöyle bir yorum bırakmış:
– Bende.
Şimdiii.
Sabah sabah güzel bir dilbilgisi
estetiği çalışması fırsatı doğdu bize.
Sanıyorum bu çalışma hiç akıldan çıkmaz.
Anıtkabir Parkı projesinin altına
bitişik ‘Bende’ yazarsan
O PARKI SEN YAPTIRMAK ZORUNDA KALIRSIN.
‘İş bende. Eyyyvallah’ demiş olursun.
Hatta böyle el kalbe doğru gider.
Olur da ayrık bir ‘ben de’ dersen,
bu durumda herhangi bir harcama yapman gerekmez.
‘Ben de bu hayali paylaşıyorum’ demiş olursun.
Boşluk deyip geçmeyin,
yaşadığımız kainat zaten koca bir boşluk 😄
Boşluğu attığında ‘bende‘ dediğinde iş üstüne yıkılır,
ben ile de’yi ayırırsan rahat edersin 👻
Türkçe cümleye müteşabihiyet getiren bir ek DE.
Cümlenin anlamını dönüştürebiliyor tek boşlukla.
-De’ler konusu dilbilgimizin en can damarı konusu.
Diğer kelimelerin yazımında
muhtelif görüş ve uygulamalar var.
Türkçe kullanan herkes dikkat etmeli.
Levh-i Mahfuz’u anlatan insanlar
ekstra ekstra dikkat etmeli.
Müteşabih teknolojiyi doğru kullanmadan,
Sevgi Kuran’ını
kimseye kusursuz anlatamayız 👍🏻”
buRAK özDEMİR
.
A.K.
.
BİR KİTAP HAYAL EDİN
İÇİNDEN SONSUZLUĞUN KİTABI ÇIKSIN.
.
.