Çevrenizde ve içinizde NELER olduğuna dair hiçbir fikriniz yoktur

Dünyaya emredebileceğinizi düşünmek 
EGOSAL bir hatadır.

Çevrenizde olup bitenlerin,
içinizde olan her şeyin,

bilinçli ya da bilinçsiz,
farkında olmanıza olanak yoktur.

Aklınız ve bedeniniz şu anda
bunun farkında bile değildir.
Hayatta var olabilmek için
soluduğumuz şu hava da bile
radyo dalgalarından,
farklı frekanslardaki yayınlardan
hatta farklı düşünce formlarından
yayılan görünmeyen sayısız
sinyal bulunmaktadır ve sizler
bunların hiçbirini bilinçli bir şekilde
algılayamazsınız.
Çevrenizde ve içinizde
NELER olduğuna dair
hiçbir fikriniz yoktur.

Tam şu anda kendi gerçeğinizi yaratmakta ve yaşamaktasınız ama bu olay bilinçli bilginiz ya da kontrolünüz dışında, bilinçsizce olup bitmektedir. İstediğiniz kadar olumlu düşünün gene de yaralanacak ve acılar çekeceksinizdir. Yaratıcı olan sizin bilinçli zihniniz değildir. Şu anda dünyada neler olduğunun çoğunu egonuz göremediğine göre, sizin için en iyisine egonuzun karar vermesine izin vermek hiç de bilgece olmaz, değil mi? Her şeyi kontrol altında tutamazsınız. Olup biten her şeyden haberiniz olmadığı için, onları kontrol edemezsiniz. Dünyaya emredebileceğinizi düşünmek egosal bir hatadır. Özgür iradenizle seçim yapmak sizin elinizdedir ama kontrol sizin elinizde değildir. Yaşamınızda neleri deneyimleyebileceğinizi seçmeye karar vermek için zihninizi kullanabilirsiniz ama onu nasıl ve ne zaman yapacağınızı kendi haline bırakmalısınız çünkü kontrol edilemezler.

Bu noktada sizin için
anahtar sözcük,
TESLİMİYETTİR.
Tanrı’ya ya da Tanrısala teslimiyet.
Yani RUHSAL BEDEN BİLİNCİ
diyebiliriz buna.
Sizler Levh-i Mahfuz ile buluştuysanız
zaten bu bilinçtesinizdir artık.
Yaşam sizin için daha anlamlı
ve daha kolaydır.
Artık yaşamınızda önünüze çıkan her şey,
oraya nasıl geldiği hiç önemli değil,
şifalandırılmak için oradadır.
Sizin onu iyileştirmeniz için oradadır.
Çünkü sizin deneyiminizdir artık o.
Buradaki varsayım,
eğer siz onu hissedebiliyorsanız,
düşüncelerinizde onu yorumluyor
hatta yargılıyorsanız,
onu deneyimleyebiliyorsanız,
aynı zamanda onu artık
şifalandırıp iyileştirebilirsiniz de.

Eğer onu bir başkasında da görebiliyorsanız ve bu olup bitenler sizi rahatsız, huzursuz ve mutsuz ediyorsa, o şey her neyse iyileştirilmek için oradadır ve bu sizin için oradadır. Siz onu fark ettiyseniz O sizindir. Onun neden hayatınızda olduğuna ya da oraya nasıl geldiğine dair hiçbir fikriniz olmayabilir, ama artık farkında olduğunuza göre, onu şifalandırır, temizler hatta siler ve onu serbest bırakabilirsiniz. Yaşamınızda karşılaştığınız şeyleri ne kadar çok temizler ve iyileştirirseniz, seçtiklerinizi çevrenize hatta kendinize anlatmada o kadar açık olursunuz zira başka şeyler kullanmak için gereken enerjiyi serbest bırakmış olursunuz.
Biz buna zihin bardağını
boş tutma becerisi deriz.
Bardak ne kadar çok boş tutulursa,
o boşluğu Tanrısalın ya da Tanrı’nın
İLHAMININ dolduracağını biliriz.

Şu anki gerçeğiniz için hiç kimseyi ya da hiçbir şeyi suçlayamazsınız. Tüm yapabileceğiniz olup biten her ne ise onun sorumluluğunu kabullenmektir. Onu sevmektir. Onu sahiplenmektir. Yaşamınızda başınıza gelenler sizin suçunuz değildir. Tercihinizden dolayı sizin sorumluluğunuzdur. Sorumluluk kavramı söylediğiniz sözcüklerin, yaptığınız davranışların ya da düşündüğünüz düşüncelerin çok ama çok ötesindedir. Yaşamınızda yer alan herkesin dediklerini, yaptıklarını ve düşündüklerini de içine alır. Yaşamınızda olup biten her şeyin sorumluluğunu tümüyle üstlendiğinizde, herhangi bir kişi bir sorunu su yüzüne çıkardığında, o sorun artık sizin de sorununuz olacaktır. Ruhsal beden bilinciyle yaşamınızda karşılaştığınız şeyleri ne kadar çok iyileştirir ve temizlerseniz Tanrısal ile o kadar çok uyumlu hale gelirsiniz. Bu durum yaşamınızda ki farkındalığı da arttıracaktır.
Sizi her şeyin ötesinde
huzura, aşka, sevgiye
ve mutluluğa götürecek cümle
“TANRIM SENİ SEVİYORUM,
LÜTFEN BENİ AFFET” cümlesidir.
Bu cümleyi özellikle de Tanrı’ya
ya da Tanrısala söylemeniz
özünüzde ki RUHSAL BEDENİ
sarıp sarmalamış olan
inanç tuğlalarından temizler
ve sizler böylece içinde bulunduğunuz
ANIN mucizelerini yaşayabilirsiniz.

RUHSAL BEDEN BİLİNCİ,
aynı zamanda BİZ olma bilincidir.
LEVH-İ Mahfuz ile
bu bilinci deneyimlemiş olanlar
çok iyi bilirler.
BİZ bilinciyle amaç
her şeyi sevmek,
sevmek,
sevmektir.
Öncelikle kendinizi sevin,
varsa kilolarınızı sevin,
varsa bağımlılıklarınızı sevin,
aile bireylerinizi hiç yargılamadan sevin,
çevrenizdekileri özellikle de
komşularınızı yargılamadan sevin,
tabi özellikle vurgulayalım buradan,
eşinizi olduğu gibi kabullenerek
yargılamadan sevin,
çocukları sevin,
içinizdeki çocukla tanıştıysanız
onu da sevin,
çevrenizde akıp giden olayları
ve olayların kahramanlarını da
yargılamadan sevin,
kısaca gözlerinizle ve zihninizle
karşılaşabileceğiniz her şeyi
ama her şeyi sevin,
sevin,
sevin.
SEVGİ SIKIŞIP KALMIŞ OLAN
ENERJİLERİ DEĞİŞTİRİR
VE SERBEST BIRAKIR.

Unutmayın “TANRIM SENİ SEVİYORUM, LÜTFEN BENİ AFFET” demek Tanrısallığı deneyimleme dileğinizin gerçekleşmesidir. Öyleyse “seni seviyorum” deyin. İLHAM, Tanrı’dan bir bildirimdir ve o zihin bardağınızı her an doldurmaya hazırdır, yeter ki siz bardağı boş tutun. NİYET etmek ise sizin zihninizin bir oyuncağıdır. Yaşamınızda bir AN gelir, yalvarmak ve beklemek yerine RUHSAL BEDEN BİLİNCİNE girip Tanrısala teslim olur ve dinlemeye başlarsınız. Toprak bedeniniz bu deneyimi zaten hemen fark edecektir. Tüyleriniz ürperir, bedeninizi bir esinti sarar, vibrasyon çok değişiktir siz artık AN olarak başka şeyler deneyimliyorsunuzdur. İlham Tanrı’dan gelen mesajı almak ve yaşamınızda buna göre hareket etmektir artık. Çoğu zaman niyet de işe yarar. Ama niyetler egonuzun sınırlı olan görüşünü temel alarak yaşamınızı kontrol etmeye çalışmaktır. Sonuçta niyetler işe yarar ve sonuç verir, ama ilham ile kıyaslanamaz zira İLHAM hem işe yarar hem de sizi mucizeler ile tanıştırır.
“Özür dilerim, lütfen beni affet” bu cümleyi bir aynanın önüne geçerek kendi gözlerinizin içine baka baka söyleyin. Bunu bir şeyin zihin sisteminize yaşanmışlıklar ile girmiş olduğunu kabul etmek için söylersiniz. Ayrıca da başkalarına hoyratça kullandığınız bu sözcükleri kendinizden esirgememelisiniz. “Özür dilerim, beni affet” derken, Tanrı’ya içinizden size getirmiş olduğu şey için af dilediğinizi söylüyorsunuz. Dikkat edin Tanrı’dan sizi affetmesini istemiyorsunuz, Tanrı’dan size sizin KENDİNİZİ affetmeniz için yardım etmesini istiyorsunuz. Umarız anlatabilmişizdir. Daha sonra, gene aynanın önünde, gene gözlerinizin içine baka baka “Seni seviyorum, her şey için teşekkür ederim” demelisiniz. Teşekkür ederim dediğinizde siz minnettarlığınızı ortaya koyuyorsunuz. Yaşanmışlıklarınız da Tanrı ile ilgili olan her şeyin mutlak iyiliği ve hayrına olduğu için çözüleceğine olan inancınızı gösteriyorsunuz. “seni seviyorum” vurgusu tıkanık olan enerjilerin akmasını sağlar ve sizi Tanrısala bağlar. Ruhsal beden bilinci SAF SEVGİ olduğu için Tanrı’dan geleceklere açık hale gelmişsinizdir artık.

SEVGİYİ DENEYİMLEYİN, 
AŞKI DENEYİMLEYİN. 
Biz bilinci olma hali 
muhteşem tatlara boğacaktır sizleri. 
Bundan sonrası Tanrı’ya kalmıştır. 
Artık İLHAM sizi bir şekilde 
harekete geçirtecektir. 
Bu her ne ise, onu yapın, deneyimleyin. 

Bu sözcükleri sevgiyi deneyimlemiş 
bireyler olarak yaşamınızın 
her anına yerleştirin. 
O sözcüklerle bir arada 
olduğunuz ANLAR 
gerçekten sizlerin hep huzurlu 
olduğunuz ANLAR olacaktır artık. 

Sizleri seviyoruz. 
Levh-i Mahfuz ile buluşmanız 
BİZ bilincini deneyimleyebilmenize 
yardımcı olacaktır.

www.izmirliahmetkaya.com

Bir cevap yazın