BİZİM DÜNYAMIZDA AÇILIM DEMEK, FİKİR DEMEKTİR

BİZİM DÜNYAMIZDA AÇILIM DEMEK, FİKİR DEMEKTİR

“Her aydınlık yolun, karanlık bazı yolcuları vardır.

Biri bir tez atmış ortaya. Kırk akıllı çıkaramıyormuş.

Çıkaramayanların içinde master kademesinde, son derece değerli spiritual kimlikler bile varmış. Hayret kere hayret. Ailenle diyormuş.

Sendeki kusurlar, mutlaka ailenle bağlantılıdır.

Diyelim ki sende kleptomani var. bi yere girdiğinde araklamaktan alamıyorsun kendini. Kim olduğunu bilmediğim beybaba şöyle diyormuş:

“Ailende hırsız var, o yüzden böylesin” diyormuş. Ekliyormuş sonra da; “Git ve onu bul.”
Ya da başka bir konu olduğunda ‘ailende bu sorundan müzdarip bir ölü olmalı, git ve o ölüyü bul’ diyormuş.

Ciddiye almadınız haliyle, gülüyorsunuz belki. Fakat ben gülmüyorum.

Kişi başı 250 TL diyorum. 60 kişilik tıkış tıkış sınıflar diyorum. Ve bilmem kaçıncı aya kadar yer yok diyorum. Bilmem anlatabiliyor muyum?

Psiko-drama tekniklerine, mistik bir sos katılarak oluşturulmuş yeni ve geçici bir salgınla karşı karşıyayız;

Aile Dizimi.

Kur’antum, Levh-i Mahfuz, bu yüzden çok önemli.

Islam ve Kur’an, bu yüzden, binyıldan fazladır çok ama çok değerli. Biri böyle birşey mi attı ortaya, alacaksın Kur’an’I bakacaksın. Ne demiş? Hımmmm.

Tanrı katı, “Kimse kimsenin günahını yüklenmez” mi demiş. Bitti.

Bu kadar. 48 saniyeden fazla vaktini almamalı böyle birşey. Kur’an, kimse kimsenin günah yükünü yüklenmez demiş. Peki, sana göre, evrensel akla göre hangisi daha mantıklı? Herkesin birbirinin günah yükünü yüklenmesi mi?? Değilse, bitti işte bu kadar. Çöküverdi.

Bunun üstüne “Aileleri olmayanlar nasıl arınacak? Bu sadece mutlu çocuklarda çalışan bir öğreti mi? kimsesiz çocuklar ‘aile dizimini’ nasıl yapacak?” diye soralım mı? sormayalım. Gerek yok. Kur’an bu inanışın üstünü  çizmiş. Ben de hep bu ayete neden gerek duyulduğunu merak ederdim. Bunun aksini düşünenler varmış o çağlarda, şu işe bak derdim.

Meğer “günah devretme” ye bugün bile inananlar varmış.

Aile dizimi,  ilk insan Adem’in hayatını nasıl açıklar acaba? Ailede hırsız mı vardı acaba, Adem neden yedi o elmayı? Adem’in ailesi mi vardı? Onun yoktu ama oğlunun atası vardı elbette. Dünyanın ilk katili Adem’in oğluydu. Adem’in oğlunun ailesinde kim katildi? Adem’in oğlunun daha önceden cinayet işlemiş bir akrabası olduğunu, fantastik ve absurd bir şekilde bir anlığına kabul edelim. Bu durumda, Kabil’in değil o akrabanın insanlığın ilk katili olarak kabul edilmesi gerekmez mi?

Dünyanın birinci insanı (Adem), dünyanın ikinci insanı (Havva), Üçüncü ve dördüncü insanı (oğulları: Habil ve Kabil) Bu çekirdek ailenin ‘aile dizimini’ rica ediyoruz bu ekolden.

Sanıyoruz beklemeye de devam edeceğiz.

Az once televizyonda izledim. Çocukları iple bağlayıp bir yerin etrafında çekiştire çekiştire dolaştırıyorlar. Anadolu’muzdaki köylerimizin birinde…

Neden dolaştırıyorlar? Huyu değişsin diye. Bu bile daha komplike, tek bir cümleyle deviremeyeceğin, anlamaya çalışman gereken bir tez. Ama diğeri öyle mi? hadi buna inanan saf yürekli bir köylümüz. Diğerine ne demeli?

Eğitimli, dünya görmüş kariyerli insanlar batıl inançlara kapılısa,

“vatandaş” ne yapsın?

Burada bitmiyor söylenilenler. Kürtaja cinayet diyor, eyvallah hiç de yanlış değil. Bunu önleyici olarak mı söylüyor, suçlayıcı olarak mı bunun üzerinde duruyorum. Suçlayıcı olmadıktan sonra bunu dile getirmekte bir yanlışlık yok.

Fakat düşük yapmaya da cinayet diyor adı geçen aile dizimciliği.

“Kimbilir ne yaptın da geçmişte, kendine çektin böylesi bir deneyimi”

Hadi çık işin içinden.

Karma felsefesinin İslam felsefesine ihtiyacı var dememiz, gerçekten boşuna değil.

Senin bilinçaltına dönük, topluluk önünde toplu çalışmalar yapılıyormuş ki burası çok fena işte. Hiç tanımadığın insanların önünde hafızanın en mahrem köşeleri paylaşıma açılıyor. Krize giren mi istersin, fenalık geçiren mi? Tüm bu tantana, kişilerde “bak ne kadar etkili oldu” algısı yaratıyormuş haliyle.

Post-modern şeytan çıkarma ayinleri… “şeytan çıkarken ses çıkarır” anlayışı eşliğinde.

Karanlık enerji boş durmuyor, kendini geliştiriyor anlaşılan.

Travmatik deneyimlerin bulaşma özelliği vardır. Bir terapi yapalım, o insanların yaptığı gibi. Geçmişte tecavüze uğramış bir kadını sahneye alalım ve psiko-drama teknikleriyle “o güne” götürelim ve anlattıralım olayı. Şundan emin olun.

O meşum olayı anlattırdığımız gün, kadın-erkek hepimiz “tecavüze uğrarız”. O travma bize de sıçrar ve bizde iz bırakır. Böyle
çalışmalar aynı zamanda tehlike de içerirler. Bilinçarkasını serbest bıraktıran çalışmalarda kişi cinnet de geçirebilir.

250 TL’sini ödemiştir, sen ne bilirsin ki içindeki potansiyeli. Bu işler bu eğitimleri düzenleyenlere (250×60) güzel paralar
kazandırır kazandırmasına da yarın bir gün “ailesinde katil olan biri”nin kurbanı oluverirsin. Aman dikkat.

Tanrı bazı bilinçlerin, arkada kalmasını boşuna istemiş olamaz.

Tanrı unutturuyor, arkaya ittiriyor, sen öne çıkarmaya çalışıyorsun. Geçmişi bırak bugüne bak. Eğer,
içinde kalanları orada dışavurmak iyi geldiyse sana bil ki, bizim tercihimiz bunları onun yüzüne karşı doğrudan takır takır anlatacak cesarete kavuşmandır. Bulacağın şifa, dizimin 20 katıdır. Ölüyse hayali similasyonla buluş, alacağın şifa 30 katıdır.

Insanlarımız arınmaya fazlasıyla istekli. Ben bu tarz oluşumlara olan “hücum”dan bunu anlıyorum. Arınmanın çok basit birşey olması hiç beklenmedik birşey. Kendi içinde herşeyin cevabını bulabilirsin. Kişisel Devrim’le ilgili iki temel şey, bunlar elinde oldu mu, volkanlar gibi patlasın kimse tutamaz seni…

1-    AÇILIM. (teori)

2-    ARINMA. (pratik)

Insan bir beyindir. Ve bir yere kilitlendiyse, tıpkı bilgisayarların kitlenmesi gibi, arınamaz. Doğrudur. Arınmanın ön koşulu açılımdır. Bize birşeylerin yolu açılmalıdır ki ilerleyelim. Bir haritamız olmalıdır, bir şekilde önümüzü arkamızı görmemiz gereklidir. Bunda herkesle hemfikiriz. Ayrıldığımız nokta şu ki, onlar “açılım”ın tekniklerle mümkün olabileceğini söylemekteler.

Levh-I Mahfuz’a, Kur’antum’a böyle eleştiriler gelmişti hatta.

Kardeşim o kadar şey anlatıyorsun, kitapta bi tane bile teknik yok” diyenlerimiz olmuştu. Evet yok.  Yok çünkü biz kendi tekniklerini yaratabilecek teknolojiyi kuruyoruz insanların beynine. Bizde;

TEKNİK YOK, TEKNOLOJİ VAR.

Bizim dünyamızda açılım demek, fikir demektir. Ben sana ihtiyaç duyduğun fikirleri verirsem, sen dünyayı yerinden oynatabilirsin. Oynatabilirsin çünkü biz sana inanıyoruz. Biz insana inanıyoruz.

Onlar ise sen dur tek başına yapamazsın, başında bir eğitmen dursun demekteler. Onların ne dediği önemli değil. Sen ne diyorsun bu işe? Bu önemli. Onların dediği gibi yetersiz misin?

Kendi ayakların üstünde duramaz mısın? Biri başında durmazsa, şöyle yap, böyle yap demedikçe arınamaz
mısın gerçekten?

Yılın 365 günü çarpı günün beş vakti…

1 yılda 1825 kere namaz kılan Müslümanların, biri göstermeden doğru namaz kılamayacaklarına hükmeden ve cemaat namaz kılarken başlarında ‘doğru namaz kılan eğitimli’ birini tutma ihtiyacındaki gerilikçi dincilikle, ne farkı kaldı spiritüalizmin, NLP’nin?

Insanların ruhsal bağımsızlığının kazanmasının önündeki tek engel, İncil’de İsa’yı çoban, insanları da sürü olarak değiştiren, kalem oynatan Kabalistler değil. Şekilde görüldüğü gibi buna hevesli pek çok spiritual aydın, ezoterik ulema bulunmakta. Bu adamları, bu kadınları gördükçe gidip Kabalistlerin ellerinden öpmek geliyor insanın içinden. Onlar, inandıkları ideoloji için bunu böyle yapıyorlar.

Bu zifiritüeller gibi paranın peşinde değiller hiç değilse…”

buRAK özDEMİR

www.izmirliahmetkaya.com

www.tanrinindogumgunu.com

http://www.dogumgunu.com.tr/store/levh-i-mahfuz.html

http://www.dogumgunu.com.tr/store/

Bir cevap yazın