.
BENLİK gemisinin ufkunda beliren her ada, başlangıçta HAKİKATİN IŞIĞI sanılır
Yirminci yüzyılın sonlarına doğru,
yeni bir insan modeli oluşturulmaya başlandı.
Bu model, ahlaki küreselleşme süreci sayesinde
sessizce tüm dünyaya yayıldı.
Materyalist ve kapitalist sistemin
küreselleşmeye olan etkisiyle
PARA denilen Tanrıya tapan bu insanlar,
duygusal açıdan sığ,
derinliklerinden kopmuş,
özelliklede SEVGİ, ŞEFKAT, MERHAMET, AŞK,
VEFA, SEZGİ, ESTETİK, YARATICILIK
ve bütünsel görüş gibi olması gereken
insanlık duygularına yabancılaşmış,
insan ilişkilerinde yakın gibi görünse de
aslında çok mesafeli, ulaşılamaz olmuş,
yalnız, menfaatçi, madde/para düşkünü,
hırsız, yalancı, yolsuzluklara göz yuman,
istismarcı, rekabetçi, cinsel açıdan çok eşli,
hayasızlığı özgürlük ve cesaret sanan,
yaşlanmaktan ve ölümden köşe bucak kaçan,
gerçekte gizlediği ama
çeşitli hastalıklardan mustarip,
kronik derecede kaygılı,
çevresine ve kendi kendisine öfkeli bir insan.
Çoğunluğu bu tarz insanlardan oluşan
bir yüzyıl medeniyeti,
kısaca kendini aşırı şekilde önemseyen
insanlar medeniyeti.
Burada gözden kaçırılan gerçek,
arayış içinde olan insanlara
bu sözü geçen kişilerin tam anlamıyla
bir rehberlik sunamayacak olmalarıdır.
Nitekim maneviyat ve dini konularla uğraşan
bu insanların en büyük eksiklikleri,
kulaktan dolma, HAKİKATTEN uzak,
yüzeysel bilgilerle,
kendi yaşamadıkları RUH hallerini,
yaşamış gibi aktarmaları,
hatta spekülasyon yapmalarıdır.
Artık her yerde
sahte mutluluk SATMAYA çalışan
satıcılar türemiştir.
Bunlar her köşe başında karşımıza çıkar
ve BİZE, mutluluğun/huzurun
ANAHTARINI satmaya çalışırlar.
Parlak yaldızlı bol resimli ciltler içinde
bir sürü kitap, broşür ve doküman sunup
teknikler gösterirler.
Abartıları sınırsızdır.
İnsanlar haliyle ÜMİDİN peşinden,
ödemelerini yapmış olmanın keyfiyle
halden hale girmeye başlarlar.
Bir çoğu seminer salonlarında toplanarak
avaz avaz bağırıp acayip hareketler sergilediler.
Yerde bir karış havaya kalkmış
guruların eylemlerine gözleri kapalı olarak
varsayıp eşlik ettiler.
Geceleri yıldızlar altında toplanıp
uçan daireleri karşılamak için bekleştiler.
Hatta topluca uzaylılara teslim olmak için
intihar edenler bile oldu.
Hintli guruların tombul ayaklarından öptüler,
hatta bazı tarikatlarda
daha başka uzuvlar bile öpüldü.
Dahası, ‘mürid şeyhi uçurur’ bilinciyle
Siyaseten seçilmişler dahi
Peygamber sınıfına yerleştirildi.
Bu ve buna benzer uygulamalar,
maneviyatı güçlendirmenin aksine,
insanlarda BEN/EGO şişmelerine yol açtı.
BENLİK, zamana ve mekana göre
üstlendiğimiz rollerin bir bütünüdür.
Benliğin merkezinde hakim olan duygular,
ÜMİT, ARZU, DÜŞ KIRIKLIĞI olarak yaşanır.
Böylece BENLİK gemisinin
ufkunda beliren her ada,
başlangıçta HAKİKATİN IŞIĞI sanılır,
büyük çabalar sonucu oraya ulaşıldığında
hep ufukta yeni adalar olacaktır.
HAKİKAT=LEVH-İ MAHFUZ
Artık Levh-i Mahfuz yüzyılındayız.
FARKINDA OL-malıyız.
BİR KİTAP HAYAL EDİN
İçinden SONSUZLUĞUN kitabı
Kur-an-ı Kerim çıkacak
.