AŞK
AŞK, sevgilinin ve kişinin
kendisinin kimliğini anlamaktır.
İnsan ancak anladığında
Yoksa bu karşılıklı anlaşılabilir
bir pazarlıktan öteye gitmez.
İnsanlar nefretin
aşkın zıttı olduğunu düşünürler.
GERÇEKTE GÜÇ AŞKIN ZITTIDIR.
Aşk karşındaki ile özdeşlikken,
güç kendi amaçların için
karşındakinin kontrolüdür.
Aşık olduğumuz kişiyle
evleneceğimizi düşünürüz fakat bu,
zaman geçtikçe işe yaramaz.
Aşık olmak
en yoğun gerçekleşmemiş hayatımızı
tekrar geri almaya hazır olana kadar
gelişmesi için birisine vermektir.
Fakat elde edilecek ilişkilerde
her bir taraf bir yerde yansıtmayı geri almalı
Ve kendi gerçekleşmemiş hayatını
geri istemelidir.
Ne yazık ki bu genelde
hayal kırıklığı ile sonuçlanır.
“düşündüğüm prens değilmişsin”
“sabah kalktığında bir prenses değilsin” gibi.
Gerçek ilişkiler romantik aşktan,
aşık olmaktan veya sevgili olmaktan
daha farklı olan İNSANİ AŞKA dayanır.
Romantik AŞK tek başına,
evlilik için bir temel oluşturamaz.
İnsani yaşantımız, ilişkilerimiz
insanı sevme kapasitesi ile beslenir.
Aşık olduğumuzda,
beklentilerimizi karşımızdaki kişiye yükleriz
ve bu onu yok eder.
Gerçek bir ilişki yoktur.
Sevmek, insani
ve de ruhani bir duygudur.
Kişi kendisi olduğu için
gerçekten onu severiz.
Bir kan bağı ve aşkınlık hissederiz.
Diğer yandan romantik sevgi,
ilahi sarhoşluğun bir çeşididir.
Karşımızdaki kişiyi tanrılaştırırız.
Onu tanımadan,
karşımızdaki kişinin
Tanrı’nın bir tecellisi olmasını isteriz.
DİNİ YAŞANTIMIZ AŞK İLE BESLENİR.
Bu derin bir ruhsal deneyimdir.
Bu, birçok insanın hayatında
sahip olduğu tek dini deneyimdir.
Ve Tanrı’nın dinlemesi gereken
tek yardım dileğidir.
GERÇEKTE AŞK,
LEVH-İ MAHFUZ’dur.
Neden mi?
Okuduğunuzda bizlere hak vereceksiniz.