İSA fazı

.

İSA GÜNCELLENDİ.

.

Binyılın Tefsiri, ruhun ölüm ve diriliş macerasını suyun buhar olup uçma ve sonra damla olup yeryüzüne inme macerası olarak özetledi.

www.tanrinindogumgunu.com

Bu bilgi, İsa’nın yeniden gelişiyle ilgili o soruyu doğurdu:

“Hepimiz aynı özün parçasıysak, İsa olarak Amerika’da ortaya çıkacak kişi alelade biri mi? Herkes kadar mukaddesse ona neden ‘İSA’ denecek?”

Çözüm bilgasayarların dünyasından bir yazılım teriminin içinde:

APPLICATION SAVED STATE.

Bir program açıktır. Çalışıyordur. Dosyaların açıktır. Sen birşeyleri belirli aşamalara getirmişsindir. Ve sonra o program birden kapanmıştır…

Tıpkı İsa’nın çarmıha gerilmesi gibi.

Su damlası İsa, buhar olmuştur çıkmıştır göğe.

Bir gün damla olup yeniden düşmek üzere.

Batıdaki değişimin tetikleyicisi, Dünyadaki dönüşümün sancağı olmak üzere, saf bir öz olan su damlası, nasıl bir İsa olacaktır?

APPLICATION SAVED STATE.

Bir program açıktır. Çalışıyordur. Dosyaların açıktır. Sen birşeyleri belirli aşamalara getirmişsindir. Ve sonra o program birden kapanmıştır…

Programı açtığında, program kaldığı yerden çalışmaya devam eder. Bıraktığın dosya bıraktığın gibi açıktır. Hatta mouse cursor’ü bile bıraktığın yerdedir.

Program sana ezelden beri açık olduğunu hissettirir,

Çünkü herşey bırakıldığı gibidir.

APPLICATION SAVED STATE teknolojisi,

Uygulamanın bulunduğu hali, bir veri olarak kaydetmesi sonra açılırken aynı veriyi yüklenerek, çalışmaya kaldığı yerden devam etmesidir.

Tüm insanlıkta varolan o saf özden İsa’lar, Musa’lar, Ayşe’ler, Fatma’lar yaratan da o küçük veri tabanı bilgisidir. Uygulamanın kaydedilmiş hali…

Bu , kutusundan yeni çıkmış yepyeni bir iphone’u, eski bir iphone’un yedekleme dosyasından yeniden kurman gibidir. O fabrikadan yeni çıkmış telefona baktığında, 5 sene once aldığın mesajları yerli yerinde, sanki o telefonda yaşanmışlar gibi bulman mümkündür.

Saf su damlası İsa, eski İsa mirasıyla yeniden yüklendiğinde misyonuna ikibin yıl once kaldığı yerden devam eder.

Saf bir su damlası olarak geri döndü O.

Ve ona 2bin yıl öncenin verilerini yeniden yüklediler.

İSA GÜNCELLENDİ.

.

.

.

21 Aralık özel bir gün, Şeb-i Yelda. Yani; EN UZUN GECE

Yüksek Enerji-Yakın Temas… Beşinci faz; 5.1…

2006’da Sur’a üfürüldü… Bizim fazlar planının,

Sur’a takviminden koparılmış yapraklar olduğu bilgisini paylaşalım önce.

Bu şu demek. Bunlar Kur’an’dan da değil, bunlar doğrudan;

LEVH-İ MAHFUZ’dan…

Ümid ediyorum ki bize verilen değerin farkındadır artık herkes.

Evrenin fotoğraflarını görebilmek için neler neler yapıyor insanoğlu.

Biz ise oturduğumuz yerde,bundan önce ve şimdiki fazlar bilgisiyle,

yaşadığımız günlerin, Tanrı katından nasıl görüldüğünün haberlerini alıyoruz.

Levh-i Mahfuz:

Varoluş planının kayıtlı olduğu korunmuş levha…

Evet, bu çok yüksek perdeden gelen bilgiler kanalıyla evrensel dehaya dahil oluyoruz. Onu anladığımız ölçekte yaşadığımız hiçbirşey sürpriz olmuyor bize. Yaradanımızla hemfikir olmaya başlıyoruz.

Mesela.

Bir gün, elimize geçen fazlar bilgisi deprem olacağını söylerse deprem olacak.

Bitti-nokta. Kehanet falan da değil. Evrensel deha, bizi sarsılmamız gerektiğine ikna edecek. Şaşırmayacağız. Nasıl şaşıralım ki?

İnsanlarımızın üzerinde ölü toprağı serpilmiş. Olağanüstü herşeyi olağan karşılama halinde herkes. Kitleler hipnotize edilmiş.

Ben geldim, bil bakalım kimden selam getirdim sana diyorsun.

Duymuyor seni.

Bilişlere kalın perdeler inmiş yada indirilmiş. Biz kimiz ki ve bu daha ne ki.

İsa’yı televizyonda gördüğünde, kanal değiştirecek insanlarımız var bizim.

Kimi dizim başlıyor diyecek. Kimi amman maç var şimdi diyecek.

Kimi ise bana ne ben Hıristiyan mıyım diyecek…

Meleklerin bile nefeslerini tuttuğu, tarihin bu en heyecanlı günlerinde

olan bitene dair bişey bilemeyecek.

Artı ve eksi… Yin ve Yang… İyi ve kötü… Ruh ve Şeytan…

İki enerjinin çarpışma alanı…

Sur’a dalgalarının fotoğrafını çekmemiz mümkün değil.

Onu yanmadan taşıyabilecek film ne yazık ki yok. Hayal gücümüzü kullanacağız. Hayal gücümüzü metaforlar üzerinden çalıştıracağız. Gözünüzün önüne çok büyük bir çark getirin…

Devasa bir taş… Ağır ağır dönüyor… Bir değirmen gibi… Öğütüyor…

Kulakları sağır eden bir uğultusu var… Etrafı tırtık tırtık çarkın…

Çarkın üzerinde 8 var… İşte bu çark, eski enerjinin çarkı…

Gözünüzün önüne paslanmaz çelikten,pırıl pırıl bir dişli getirin şimdi de…

Kromla kaplı, ışıl ışıl… Çok küçük ama çok güçlü bir dişli bu…

Su gibi dönüyor… Sessiz sessiz… İşte bu dişli de biziz…

Üzerimizde 9 var…

Bu paslanmaz çelik dişliye yakından baktığında; Onu binlerce küçük makaranın meydana getirdiğini görüyorsun… Küçük küçük makaralar b1r olup bu dişliyi oluşturmuşlar… Kişi olarak burası, dişlinin merkezdeki pimi sadece…

Dişliyi, kaynağa sabitleme görevi görüyor… Makaralara gelince işte onlar da dişlinin dişleri… Dünyamızın doğu cenahındaki, üzerinde 9 olan tüm makaralar;

Bir gün Biz dişlisinin parçası olacak.

Ben diyenleri ayıklayacak doğa, sadece biz diyenler kalacak.

O yüzden… 9 adaylarının kendiyle hesaplaşmalara bir son verip, buraya doğru hareket etmesinde büyük fayda var. Devasa çark ve küçük çelik dişli. Birbirilerinin tersi yönde dönüyorlar… Ve her ikisi de birbirlerine uzaklar…

Dı…

Bu dişli ve o çark, bir zamandır birbirlerine doğru hareket etmeye başladılar… Ufukta; Çok çok büyük bir çatışma… Küçücük canın dayanırsa da buluşma var.

Küçük makaraların birleşip b1z olması çok çok doğru karar…

Çarkla buluştuğun sırada makara formundaysan duyacağın ses;

Çıtır çıtırlardan başkası olmayacak…O yüzden…

Üzerinde 9 olanlar buraya…

Şaka değil, karşındaki tornado kasırga hükmünde…Ve sanıyorum asıl yüksek enerji denilen de o. Eski enerjinin binyıllık dönen karanlık çarkı…

Bu küçük dişlinin görevi; Önce o çarkı durdurmak Sonrasında ise tersine döndürmek. O tarafa döndükçe korku üretiyor. Bu tarafa döndüğünde sevgi üretecek. Bu çarkı, bu dişlinin döndürmekte olduğunu gördüğümüz günlerin seyrine gerçekten de doyum olmayacak…

İşte o gün dünyayı değiştirmiş olacağız. Aynada kendine bir daha baksan iyi olur. Evet, sen ve ben birlikte değiştireceğiz bu dünyayı. Aşama aşama gerçekleşecek herşey. Levh-i Mahfuz planındaki gibi…

Çarkı tersine çevirmemiz için onunla yüzleşmemiz gerekli. Uzaktan, “kardeş öyle değil böyle döneceksin” demekle olmuyor… Kan, ter ve gözyaşı istiyor bazı şeyler… Temas edeceksin… Kafa kafaya geleceksin… Dişliye yaklaşan o karanlık enerji çarkı…O çarka doğru hızla yol alan korkusuz küçük dişli…

Bayanlar, baylar;

Yüksek enerji-Yakın Temas günlerine hepiniz hoşgeldiniz.

Birbirimize yaklaştık yaklaştık ve sonunda temas ettik…

Büyük çark, küçük dişli… İki farklı yönde dönüş…

Evet, “Dönüşleri olan göğe andolsun” gerçekten de…

Tarık Suresi 11. Ayet…

Bilen bilir… Burası korunaklı bir alandır… Kimse giremez öyle… Ama buraya kadar girdiler… Kapıyı açtık, burun burunaydık… Kiminle? Evsahibiyle… Bu çark, bizim evsahibimiz. Bu mekan onun mekanı… Bu düzen onun düzeni…

Bu dönüşün sonunda o bizim eski evsahibimiz olacak. Hancının yolcu edileceği kutlu bir süreç bu… Çark ve dişlinin, yüksek enerji-yakın temas anında, içlerinden birinin dönüş yönünden feragat etmesi gerekiyordu…

Bu biz olduk…

Kıvılcım çıkardı, diş sardırırdı, başka şansımız yoktu… Şu anda dişli biz, o çarka kenetlendik… Devrim günlerinin görünmez kıvılcımı… Çarkın yörüngesine girdik, giriyoruz. Onun istediği yönde dönüyoruz… Mutsuz günler yaşayan 9’ların kadim sırrı… Üzerinde 8 olan, bizi savuruyor şu an…

Sabır…Sabır…Sabır…

Dişlerimiz, taşın tırtıklarına oturuyor birer birer…

Frenleri patlamış bir kamyon… Bayır aşağı gidiyor… Önüne geçtik onun…

Frene basa basa yavaşlatacağız onu… Freni bir anda köklersek darmadağın eder bizi… Usul usul… Yavaş yavaş…

Önce bir dipdalgasıyla geldik… Sonra su yüzeyine çıktık… Yörüngelerimiz çatıştı uzaktan… Çatıştıkça buluştuk… Geri sayıma geçtik…

KDR günü 2006 da büyük Sur’a hareketi başladı…

Dişli olacaklar, çark olacaklar önümüzdeki dönem için ruhsal kararlarını aldılar…

Ve üst-kat düğmeye bastı…

21 Aralık özel bir gün… Şeb-i Yelda… Yani; EN UZUN GECE…

Gökler faz değiştiriyor… Çok ama çok güçlü bir dönüş var… Buna hazırlanıyoruz… Dönüşleri olan göğe andolsun ki, çok büyük bir dönüş, çok büyük bir dönüşüm yaşıyoruz. Son günlerin huzursuzluğu, mutsuzluğu…

9’a yükselenlerimizin amansız sancılarının anlamı da bu…

Yakın temas…

Bize ait olmayan bir enerjiyle temas etmek… Kan grubundan olmayanın kanına sızması… Boşlukta yaşıyormuş hissi… Kavgalar…gürültüler…Patırtılar…

Ve o uğultu…

Burasının duyargaları çok hassas malum…

Daha önce hiç hissetmediğimiz birşeyin yörüngesini hissediyoruz son günlerde…

Dayanılmaz bir uğultu geliyor… Odada duvara doğru bakıyorsun ya…

İşte o duvarın arkasında sokak değil “Satürn” var…

Sadece bir benzetme… O kadar büyük bir çekim alanı işte… 8’li çarkı hissediyoruz buram buram… Alnımıza dokunuyor…

Bu dişli, bu çarkı beşinci fazın bir yerlerinde durdurmayı başaracak…

6. faz ise dünyanın tersine dönmeye başladığı faz olacak…

5nokta1 de kendi içinde bir altı… Ara toplam… Nihai altıya bir hazırlık…

O kutlu gün geldiğinde gözlerimiz kan çanağı, yapacağız faz açılışımızı…

Bayanlar baylar diyeceğiz. Huzurlarınızda altıncı faz…

Nam-ı Diğer;

İSA FAZI…

21.12.2014 – 21.12.2015 bu tarihler çok özel günler.

Sürprizlere hazırlıklı olun.

.

buRAK özDEMİR

.

BİR KİTAP HAYAL EDİN

İÇİNDEN SONSUZLUĞUN KİTABI ÇIKSIN.

 www.dogumgunu.com.tr

www.kur-an.com

www.tanrinindogumgunu.com

.

.

.

.

Bir cevap yazın