.
Çocuğuma güzel bir ülke bırakmadan hiçbir yere gitmiyorum.
“‘Şu ülkenin neresi eğlenceli,
neyin tadını çıkaracağız bana söyler misiniz?’
Söylüyorum;
Bu dünyaya yiyip içip, eğlenmek,
iki kadeh tokuşturup, hoşça vakit geçirmek
için geldiysen bugün bu ülkede,
tadını çıkaracak hiçbirşey bulamazsın.
Çünkü,
TAD derken kastettiklerimiz asla aynı değiller.
Varolmayı bir heyecan fırtınası,
macereların en gerilimlisi
olarak görmek veya görmemektir mesele.
İnsanların genel eğilimi kainatı huzurevine çevirmekten yana.
Huzur, huzursuzlukta gizlidir.
Huzurda huzursuzluk da gizlidir.
Avrupa’nın ‘huzurlu’ ülkelerindeki insanların sıkılma yüzdesinin yüksekliği de bu yüzdendir.
Bu ülkede yorulursun,
hem de çok yorulursun bu doğru.
Kabul et.
Sıkılmazsın.
Ve asla monotonluktan şikayet etmezsin.
Sen Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşamak ister miydin?
Biliyor musun ben orada olmayı çok isterdim.
Dert var, sıkıntı var, imkansızlık, kısıtlılık, mücadele var.
Herşey var.
O bakış açısına göre ‘tad’ yok.
Bizim bakış açımıza göre ise tad var,
hem de dibine kadar.
Aslına bakarsan bir Kurtuluş Savaşlısı da bugünlerde yaşamayı isterdi.
Gençliğe Hitabe’nin birebir yaşandığı gerçek koşullar asıl bugünde gizli.
Gerçek tad,
Gerçek şeref,
Gerçek onur, burada. Olağandır,
bugünlerin karanlığından TAD almakta zorlanıyorsan,
TAD anlayışını gözden geçirin.
Kendindeki devrimlere imzanı çatır çatır atıyorsan,
üzerine düşen bireysel devrim vazifelerini birer birer yerine getiriyorsan,
bu sıkıntının güzellikle hasat vereceği günü beklemek kadar tatlı bir zevk yok.
Olamaz da.
Kötümserlikle vatanına perverlikte bulunamadığın gerçeğini bilgine sunarım.
Kurtuluş Savaşı’nda bir tane ‘deli’ çıktı,
adam herşeye rağmen pozitifti, iyimserdi.
Paşam ama şöyle şöyle yaptılar. Dediler. Adam iyimserdi.
Paşam ama şunları şunları ele geçirdiler. Dediler. Adam gene iyimserdi.
Şartlar ne kadar daralırsa,
adam o kadar iyimserleşen bir ‘deliydi’
bak bu Cumhuriyet’in kuruculuğunu yaptı.
Paşam bizim insanımız Latin alfabesini öğrenemez,
biz Ortadoğuluyuz bize Arap alfabesi en uygunudur dediler.
Adam iyimserdi.
Ve bak bugün bu yazıyı ben Latin alfabesiyle yazıyorum,
sen de Latin alfabesiyle ne de güzel okuyorsun.
Üzgünüm,
kötümser insanlar benim 19 Mayıs gençliği tanımlarımama girmiyor.
Atam izindeyiz diyecek bir insanın,
önce bir destur çekip,
o deli-dahiyi takip edebilecek
iyimser enerjinin
damarlarında dolaşıp dolaşmadığını
kontrol etmesi gerekecek.
Bulamıyorsan lütfen çekil kenara.
Ümitsizlik, senin milliyetçiliğinin bittiği andır.
Ben bu ülkeyi,
bu dibin de dibini görecek olduğunda,
kendi çıkışını yaşayacağına
adımdan daha çok inanarak
SEVİYORUM.
Güvenmediğin bir ülkeyi sevemezsin,
bu gerçekle yüzleş.
Güveniyorum Yaradanıma.
Güveniyorum Yaratıcılığıma.
Diyebiliyor musun?
Mesele budur.
Belki de canını en çok acıtan,
hakikatte perveri olmadığın bir vatan’da yaşıyor olmak olabilir.
Hepimiz öleceğiz,
Hepimize çarşaf giydirecekler,
diye ağlaşanlar
lütfen şu tarafa geçip
Hepinizi öldürmelerini
Hepinize çarşaf giydirmelerini bekleyiniz.
Şu yazıya bir tık verecek mecaliniz var mı o dahi şüpheli.
Gene de yolunda herşey.
BİZ iyimser deliler,
izinde yürüdüğümüz ‘delilerin’
BİZE verdiği güç ve bilgiyle
hem bu dünyayı
hem de bu ülkeyi değiştireceğiz.
Çocuğuma güzel bir ülke bırakmadan hiçbir yere gitmiyorum sözün özü.
Buradayım.
Ne olursa olsun en neşeli halimle.
Sonuna kadar.
Sevgiyle.”
buRAK özDEMİR
www.Tanrinindogumgunu.com ’dan
.
.
.
BİR KİTAP HAYAL EDİN
.