ÇIKIŞ YOLU
İnsanlık macerası, gerçek özgürlük arzusu, ölümsüzlük arayışı.
Hayatlarını bin bir tehlikeye atarak Antartika’nın buz bulunmayan fırtınalar vadisine gitmek isteyen insanlar, yeni aldığı Ferrarisinin gazına sonuna kadar basan gençler, çaldığı gitarın sedası ile kendinden geçenler, üflediği neyin sedası ile mest olan dervişler, uzaydan aşağıdaki mavi-yeşil gezegene bakan astronatlar… BİZLER, hepimiz dünya var olduğundan beri hep bu arayış içindeyiz. Fakat bazılarımız doğru yerde, bazılarımız ise yanlış yerde arıyoruz.
Size Hocadan bir gülümseten hikaye:
Nasreddin Hoca Pazar yerinde yerlere bakınıp duruyormuş. Birisi “ne kaybettin hoca?” diye sormuş. Hoca “teşbihimi” diye karşılık vermiş. Uzun aramalar sonunda aranılan bulunamayınca, Hocaya yine sorulmuş: “hocam burada kaybettiğinden emin misin?” Hoca “yoo” demiş, “ahırda kaybettim” Adamlar kızmış tabi. “deli misin be adam, öyleyse burada niye arıyorsun?” Hoca kurnazca bıyık altından gülümsemiş. “burada IŞIK daha fazla oğul” demiş.
Sonuç olarak BİZLER,
öncelikle kararsız yapımızı
ve çelişkilerimizi sorgulamalıyız.
Tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar
çok şeye sahipken niye hala tatminsiz bir haldeyiz?
Neyin ya da nelerin peşindeyiz?
Üzerinde yaşadığımız şu hassas,
nazik, mavi-yeşil gezegeni
yok etmeyi bile göze alarak üstelik.
Neden kabımıza sığamıyoruz?
Niçin ölünceye kadar bir açgözlülük
saplantısı içerisinde didişip duruyoruz?
Sakın yanlış şeyi, yanlış yerde arıyor olmayalım?
Yapılan bunca hatadan sonra
giderek BENCİLLEŞTİRDİĞİMİZ insana
artık çıkış yolunu göstermenin zamanı gelmedi mi?
Yıl 2013,
demek ki zamanı gelmişte geçiyor.
Buyurun,
HAKİKATIN YOLU=LEVH-İ MAHFUZ