NEFES=HAYAT
NEFES=HAYAT
Hayatımız, doğum sonrası aldığımız ilk nefes ile, dünyevi olan her şeyi geride bıraktığımız son nefes arasında vuku bulur. Farkında olsak da olmasak da, her an nefes alırız. Yalnız NEFES aldığımızda yaşarız.
Nefes alıp vermek ritmik bir süreçtir. Nefes alırken göğüs kafesini dolduran akciğerler, havayı vücudun içerisine alırlar. Göğüs kafesi ile karın boşluğunu birbirinden ayıran diyafram kası ve kaburgalar arası kaslar yardımı ile göğüs kafesi genişler. Nefes verirken ise bu işlemi yapan kas grupları gevşer, göğüs kafesi dış basınç tarafından sıkıştırılır ve solunan hava akciğerlerden dışarı atılır.
Nefes alıp verme işlevi, beyin sapında bulunan omurilik soğanı bölgesindeki solunum merkezi tarafından yönetilir. Bu otomatik yönetim merkezi sayesinde, soluma işlevi her daim bilincimiz dışında kendiliğinden gerçekleşir; günlük işlerimizi yaparken, fiziksel veya ruhsal olarak stres altındayken, uykuda ve hatta narkoz altındayken. Solunum merkezi bu şekilde yaşam için zaruri olan nefes alma verme işlevini yöneterek, hayatta kalmamızı sağlar.
Ancak asıl solunum işlemi
AKCİĞERLERDE DEĞİL,
KANIN OKSİJENİ TAŞIDIĞI
HÜCREDE MEYDANA GELİR.
Hücrelere taşınmış olan oksijen, karmaşık bir süreçle tüm hücre işlevlerinde kullanılacak olan enerjiye dönüştürülür. Bu süreçte atık maddeler de oluşur. Biz ne kadar verimli nefes alıp verirsek, hücreler de gerçekleşen bu süreçte o denli az atık maddesi oluşur.
Atık maddelerin yol açtığı tıkanmaların dokuları, organları ve çeşitli kas kitlelerini nasıl etkileyebileceklerini şimdi kolaylıkla gözümüzün önüne getirebiliriz. Vücudun neresinde bir tıkanma meydana gelirse gelsin, kendini önce kas kasılması ve kramplar şeklinde gösterir.
Daha sonraki etkileri;
kendini iyi hissetmemek,
enerji eksikliği, hastalıklar
ve erken yaşlanma şeklinde görülebilir.
Zehirlerden arınmanın yani toksinleri atmanın ve gevşemenin, özellikle günümüzün stresli yaşamında enerjik ve sağlıklı olabilmemiz için ne denli önemli olduğu genel olarak bilinmektedir.
Solunuma, bu anlamda şimdiye kadar fazla önem verilmemiştir. Bugüne dek, bilinçli alınan nefesin ne büyük ŞİFA yaratabileceği tamamen görmezden gelinmiştir.
DERİN SOLUNUM,
HASTALIKLARDAN KORUYAN
VE ŞİFA VEREN
ÇOK GÜÇLÜ BİR YÖNTEMDİR.
.
.
NEFESİNİ TUTTUN MU HİÇ?
Nefes alış şeklimiz, kendimizi hayatın akışına ne denli bıraktığımızı ve hayata olan bakış açımızı gösterir. İstersek kendimizi hayatın akışına bırakıp, nefesimizi önüne ENGEL çıkarmadan ÖZGÜR bırakabilir; istersek kendimizi kısıtlayıp, ancak hayatta kalmamızı sağlayacak kadar minimum bir yaşam enerjisiyle yetiniriz.
NEFESİMİZ,
ŞU ANKİ RUHSAL VE BEDENSEL
DURUMUMUZUN DA GÖSTERGESİDİR.
Solunum şeklimiz,
ruhsal sorunlar yaşandığında da değişir.
Hepimizin bildiği gibi,
korktuğumuzda “NEFESİMİZ KESİLİR”,
stres altında olduğumuzda
hızlanır ve sığlaşır.
Büyük bir sıkıntıdan kurtulduğumuzda,
derin bir nefes alırız.
Gevşemiş ve rahat isek,
nefesimiz sakin ve düzenlidir.
Günlük konuşma dilinde,
nefes ile korku,
acı ile sevinç gibi duygular arasındaki bağı
gösteren pek çok deyim yer alır:
“NEFESİM KESİLDİ”,
“NEFES ALMAYA KORKTUM”,
“SONUNDA DERİN BİR NEFES ALDIM”,
“NEFESİMİ TUTTUM”
Çocukluktan itibaren yaşam boyunca karşılaşılan kısıtlayıcı, korku ve dehşet dolu olaylar, yüzeysel bir nefese alışarak bu durumu tamamen normal bulmamıza yol açar.
Doğru nefes almadığımızda bedenimiz daha az oksijenle dolar. Böylece yaşam faaliyetimiz ve verimliliğimizin kısıtlanmasıyla, yaşam sevincimiz ve kendimize güvenimiz de azalır. Bunun sonucunda, türlü bedensel ve psikolojik bozukluklar ve hatta HASTALIKLAR oluşabilir.
Enerji yollarının çoğu,
onlardan haberdar olmamamız,
hayat tarzımız ve hastalıklar nedeniyle
zaman içerisinde tıkanır.
Bilinçli solunumla yapılan
bir REİKİ meditasyonu,
sisteme yeniden büyük enerji sağlar.
Enerji, tıkanmış bir noktaya
yani blokaja çarptığında,
bu blokaj, bilinçli ve güçlü bir şekilde
nefes alınmasıyla çözülebilmektedir.
Nefesle birlikte,
derin bilinç düzeyleri açığa çıkar.
Bu yolla, yaşanmış ve bilinçaltına atılmış,
yani çözülmemiş olaylar
tekrar bilinç düzeyine çıkartabilir.
Bilinçaltına atılarak görmezden gelinen olaylar,
hayat enerjimizi bloke ederler.
Reiki ile meditasyondan sonra ise,
daha önce bloke edilmiş olan bu enerji,
bu defa beden, zihin ve ruhumuza
hayat enerjisi olarak hizmet eder.
Bedenimiz bu şekilde
zehirlerden arınarak gevşeme haline girer.
Böylece kişinin kendini iyileştirme gücü
harekete geçerek, bağışıklık sistemi güçlenir.
Zihnimiz berraklaşır ve problemleri
başka bir açıdan görebilecek duruma gireriz.
Bunun sonucunda da
içsel dengeye kavuşarak
kendimize güven kazanır
ve daha fazla yaşam sevinci duyarız.
.
BİR KİTAP HAYAL EDİN
İÇİNDEN SONSUZLUĞUN KİTABI ÇIKSIN.
.
.