2015 seçimlerinin sonucu
.
2015 seçimlerinin sonucu
“Bu ülkenin var olmaya devam etmesini istiyorsak, zannettiklerimizin ülkesinde nefes alıp vermeyi bırakmak zorundayız.”
Dünyada soğuk savaş döneminden beri
sürüp gitmekte olan bir propaganda var.
Çevreyi katleden gemiler
her ne hikmetse hep Rus gemileridir.
İnsan haklarını hep Çinliler çiğner.
Öte yanda Amerikan polisi,
IŞİD’den daha fazla Amerikalıyı öldürmüştür,
insan hakları kuruluşlarının seslerinin
Batılı hükümetlere karşı yükseldiğini göremezsin.
Konu, ancak halk ayaklanırsa gündeme taşınır.
Siyasetle ilgili yazılması gerekenler var.
Seçimleri adil bir şekilde okuyalım.
Realist bir şekilde.
İktidar partisi güç kaybetmiş olsa da,
%41 gibi çok yüksek bir oy almış bulunuyor.
Yunanistan’da rüzgarlar estiren
Syriza’dan bile daha fazla…
Devlet Bahçeli’ye ne kadar kızarsak kızalım
şu noktadaki bakışı doğrudur.
%41 oy almış bir parti muhalefete itilemez.
Adil olmak bunu görmeyi gerektirir.
Bunun bir sonraki seçimlerde doğuracağı
tepkisel potansiyel de dikkate alınmalıdır.
2015 seçimlerinin sonucu,
Türk halkının AKP’yi sandığa gömdüğü değildir.
Rüyalar bu yönde olsa da
gerçekler henüz bu yönde değil.
2015 seçimlerinin sonucu şudur:
Türk halkı Akp’ye,
/////herhangi bir diğer partinin gözetiminde//////
iktidar olma görevi vermiştir.
Türk halkı muhafazakarlar için
bir başka partinin veli olmasını uygun görmüştür.
Koalisyon süreci bu velinin kim olduğunun
ortaya çıkarılması gereken süreçtir.
Daha fazlası değil.
Türkiye %41 oy almış bir partiyi,
diğer partiler anlaşmak suretiyle
dışarıda bırakarak kurulacak
bir blok hükümetle fazla ileri gidemez.
Türkiye Cumhuriyeti’nin gizli enkazı
bu bloğun üstüne yıkılır.
O parti, bloğun mağlubiyeti
ve kendi mağduriyetinin ekmeğiyle
%60’la geri gelir…
Türkiye’de siyasi tarihin akışını değiştirebilecek
şu an tek 1 insan var:
Ahmet Davutoğlu.
-Şaşırmış olabileceğinizin farkındayım-
Tayyip Erdoğan gidiyor yerine kim gelsin?
sorusuna verilebilecek,
o ekip içinde seçilebilecek en doğru
ve düzgün insan akademisyen Ahmet Davutoğlu’dur.
Kirli biri değildir.
İyi niyetli biridir.
Suriye sorunsalını üzerine yıkmak
doğru ve adil değildir.
Suriye’ye silah sevkiyatlarının
kimin başının altından çıktığı bellidir.
Egosu darbe yemiş Deccal.
Düşmanı denize dökmek zihniyetiyle yaşıyoruz.
Amacımız Türk seçmeninin %41’ini almış
parti ve taraftarlarını denize dökmek olamaz.
Amaç düşman gördüğünü tekamül ettirerek
onu bir dost haline getirmektir.
Ahmet Davutoğlu’nu Tayyip Erdoğan’ın
başkaldırıcısı olarak görebildiğimizde
farklılaşmaya başlar Türkiye fotoğrafı.
Selahattin Demirtaşı APO’nun başkaldırıcısı olarak
görebildiğimizde de çok şey değişir Türkiye’de.
‘PKK’nın partisini meclise soktular’ demek yerine
bu insanın ikilemlerine kulak verdiğinde,
gizliden başlattığı dönüşümü de algılamaya başlarsın.
Karikatürist kardeşim.
Davutoğlu’nu Deccal’in kucağına oturmuş
bir çocuk olarak karikatürleştirmekle
davana nasıl zarar verdiğini asla bilemezsin.
Bu insana, şu anda hepimiz destek olmak zorundayız.
İşi zor. İşi en zor.
Firavun’un sarayındaki gizli imanlı kişi o.
Deccal’in yayın organlarını şöyle bir tarayın.
- Davutoğlu’ndan nefret ettiklerini göreceksiniz.
Bunun bir sebebi var.
Deccal’le hepimiz mücadele halindeyiz.
Biz onun düşman gördüğü taraftayız
bu anlamda güvendeyiz.
İşimiz ve pozisyonumuz daha kolay.
Üzerimizi ne yapsa çizemez, çizemedi de.
DECCAL’LE MÜCADELEDE
İŞİ EN ZORLU OLAN GRUP,
ONUN YAKININDAKİ GRUPTUR.
DECCAL,
ÜZERLERİNİ ANINDA ÇİZME GÜCÜNE SAHİPTİR.
DECCAL’E YAKININDAN BAŞKALDIRAN GRUBUN,
ONUN SAVAŞÇILARI GİBİ GÖRÜNMEK GİBİ
KAÇINILMAZ BİR YAZGILARI VARDIR.
BUNLARI YAPMADIKLARI SANİYEDE
ARTIK YOKTURLAR…
Paralel devleti diline dolayarak atak yaptı
ve en zor gününde Deccal’in güvenini yeniden kazandı.
Şurası kesin ki, Deccal’in dünya görüşü için yanlış,
Türkiye için doğru bir seçimdi A. Davutoğlu.
Cemaat çevrelerinin yönlendirici olduğu
AKP muhalefeti sağlıklı bir muhalefet değil.
Olumsuz herşeyden hükümet istifası yaratma çabası,
nafile çabadır.
Fuat Avni bir cemaat ajanıdır.
Türkiye’nin bekası adına değil
cemaatin selameti için yaratılmıştır.
Türkiye’de telefonları dinleyen
paralel bir örgütlenmenin
varlığının en bariz delilidir.
Cemaat, elinde tuttuğu yasadışı veri akışını,
deccalin yakın çevresinden
hayali bir kişilik üzerinde kişileştiriyor.
Evet, sağladığı yararlı bilgiler de var.
Yalnız şunu unutmamalı.
Cemaatin ‘muhalifliğinin’ tarihçesi
kale olarak gördüğü dershanelerin kapatılmasıyla başlar.
Kuyruğuna basılarak başlatılmış bir muhalefetin,
hangi kapalı oda pazarlığıyla
bitirileceği asla bilinemez.
Bu muhalefet biçimine güvenilemez.
Deccal kirli ağzıyla ifade etmiş olsa da,
bir gerçektir Paralel Devlet.
Bir değil İki adet olduğudur asıl gerçek.
Levh-i Mahfuz,
Fetullah Gülen başta olmak üzere
tüm Şeyhtan’lara Masonik Müslüman örgütlenmelerden
vazgeçmesi için 2006’dan beri
nice çağrılarda bulunmuştur.
Bugün yaşanan bu acılardan
cemaatin tekamül ettiğini,
yanlışlarını gördüğünü
ve tevbe ettiğini varsayıyoruz.
Şu an için bu sadece bir varsayım.
Hüsn-ü zan.
Emin olmamız için
geçmeleri gereken çeşitli testler var.
Akp içinde Deccal’e biat etmenin
insanda imanın zerresini bırakmayacağı bilgisine haiz,
zannettiğimizden çok insan var.
Davutoğlu bunlardan sadece bir tanesi.
İslam, yanlış da yaşansa doğru da yaşansa,
insanın özüne bazı şeyleri başarıyla yerleştirir.
Kukla gibi görünmeseydi o görevi alamayacaktı.
Doğrusu biz,
o ‘kuklanın’ kalbinden geçenleri en iyi bilenleriz.
Bu yolda zafer asla efendilerin olmayacak.
Koalisyonun büyük ortağı en başından beri tanımlı.
Sıra geldi bu partinin velisinin hangi parti olacağına.
Deccaliyeti yıkma yolunda
en büyük ‘suç’ ortağı kim olacak?
Birkaç saat öncesine kadar
Davutoğlu için pozitif şeyler yazacağım,
aklımın ucundan geçmezdi.
Yazma faslı bitsin,
kendi şoklarımla başbaşa kalacağım.
Türkiye,
bir kenarda, kimselere sezdirmeden,
bu günler için ilaç niteliğinde,
muhteşem bir devlet adamı yetiştirdi:
Kemal Kılıçdaroğlu.
Siyasal İslam’ın içindeki Deccal’in dışavurmasını
borçlu olduğumuz kişi Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Elinde koz olmuş ne varsa,
hepsini birer birer elinden aldı.
Gerçek bir bilge gibi hareket etti.
O iyi oldukça, karşısındaki insanın
içindeki gizli canavar açığa çıktı.
Bu insanın hizmetlerinin ne anlama geldiğini
tam olarak kavramak için
daha uzun yıllara ihtiyaç var.
Allah ondan ve vicdanından razı olsun (rica kipi).
Kılıçdaroğlu ile Davutoğlu
aslında aynı kafanın insanları.
Birisi prangalarından (Bay-kal) daha erken kurtuldu.
Diğeri sırasını bekliyor…
CHP, yönetimi ve seçmeniyle,
bu seçimde gerçek bir destan yaratmış bulunuyor.
Bir partinin, seçmen kitlesinden bir parçayı,
hane hane organize olmuşcasına,
başka bir partiye emanet vererek
bir ülkenin yazgısını değiştirmesinin
dünyada bir başka örneği daha bulunmuyor.
MHP ve HDP koalisyon ortağı olmaları durumunda,
uydu durumuna düşerler.
Ve bu da seçim vaadleriyle çelişir.
CHP’nin durumu ise daha farklıdır.
CHP, Ak Parti ile koalisyon kurduğunda
bunu ne için yaptığı bellidir.
Hiç kimse koltuk aşkından bahsedemez.
CHP’ye -tek bir durum dışında- hiçbir şey olmaz.
CHP’nin iktidara ortak olarak dahil olsa,
bir şekilde gelmiş olması,
Türkiye’deki pek çok miti kırar.
Canlanır, güçlenir aynı zamanda
ülke yönetimine vicdanın hakim olmasını sağlar.
Bu iktidar ortaklığında,
tek bir yolsuzluk skandalında CHP biter.
Bu yolsuzluklar sonradan afişe olmak üzere
dosyalanır, günışığına çıkacağı kutlu zamanı bekler.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun koalisyon kadrosunu
belirlerkenki birinci, ikinci ve üçüncü önceliği
müteahhitleştiremeyecekleri bakanlar seçmektir.
Koalisyon süreciyle birlikte
AKP içinde soyguncu müteahhitlerle
vicdanlı muhafazakarların önce sessiz
sonrasında sesli iç savaşı başlar.
CHP’nin yapacağı şey, eli şalterde
bir şekilde olan biteni gözlemektir.
Müteahhitlerin galip duruma geçtiği durumun
Birinci saniyesinde CHP şalteri indirir
ve Türkiye’yi seçimlere götürür.
Bir saniye geciktiğinde, ikinci saniye ve sonrasında,
CHP suçun ortağı durumuna düşer.
CHP biter.
Türkiye biter.
CHP, dindarları ve kürtleri ezmekle yaftalanmış
bir mirasın içinden, bugünkü durumuna evrildi.
Kürt siyaseti, muhafazakarlık ve ulusal/milliyetçi
öncelikliler arasında yegane köprü konumunda.
HDP’nin PKK’ya sessiz başkaldırısı,
en büyük gücünü AKP-CHP koalisyonundan alır.
HDP’nin bu yönetimi,
Türkiye’nin üniter bütünlüğü için bir şanstır.
Kürt siyasetine parlamentoda
gerçek anlamda temsil edilme şansını,
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi
CHP’nin sağlamış olması,
kurulmaya çalışılan tüm kirli dengeleri
yıkacak bir başka şanstır.
MHP.
Şu yazıyı yazmaya başlayana kadar
Devlet Bahçeli’ye fena kızıyordum.
Görünen o ki, seslendirdiği gerçekler
aslında sağduyu içeriyor.
HDP konusundaki söylemlerinin tümüyle
bir tiyatro olduğunu ve AKP-CHP koalisyonunu
en güçlü çözüm olduğunu düşündüğünü gözlemiyorum.
Koltuk peşinde değil.
Meclis Başkanlığı.
Şu süreçte CHP’nin tek yanlışı,
meclis başkanlığı için gösterdiği aday oldu.
Şu CHP’nin göstereceği aday,
Bay-kal olmamalıydı.
Seçilmeyi asla haketmiyordu.
Seçilemedi de.
Seçilen insandan aldığım titreşimler,
Davutoğlu titreşimleri.
Meclis Başkanlığı’nı CHP’nin yenilgisi,
MHP’nin ihaneti gibi yorumlamak yerine
AKP içinde, vicdanlı frekansın
ilk galibiyeti olarak algılayalım.
Ben de kötümser olursam,
bu ülkede yaşamak istemezsiniz
bundan emin olabilirsiniz.
Bay-kal’da değişen birşey göremedim.
Koltuk gördüğünde kendini kaybediyor.
Ve asla seçim kazanamıyor.
Gelelim en büyük korkumuz
güneyimizdeki Kürt devleti’ne…
Onyıllar boyunca süregiden
Kürt Devleti kuruldu-kurulacak-kuruluyor
söylentilerinin tek bir kaynağı var.
Batı, köktendinci Ortadoğu ile
arasında bir bariyer devlet istiyor.
Bu bariyer devlet
onlara kendilerini güvende hissettirecek.
IŞİD ve benzerleriyle arada bir engel oluşturacak.
Bu bariyer olarak o bölgede güvenebilecekleri
tek kavim olarak Kürtleri görüyorlar.
Çünkü Kürtler din eksenli hareket etmiyorlar.
Fakat aynı zamanda Müslümanların
cihat etmesini gerektirecek
anti-İslam bir duruş da içermiyorlar.
Kendinizi onların yerine koyun.
Hak vereceksiniz.
Kürt devleti kurulumunun yeniden gündeme gelmesi,
Türkiye’nin son 3 yılın neticesindeki güçsüzleşmesidir.
Batı ile Ortadoğu arasında güçlü bir Türkiye olması,
onlar için en evla çözüm,
bunun bilincindeler.
Kürtler de,
Türkiye ile üniter kardeşlik içinde olmadan
bu kabus coğrafyada
güven içinde olamayacaklarının bilincindeler.
Sonuç?
Eğer Türkiye tek bir adamın saltanatını
sürdürme savaşını bırakıp,
gerçek bir ülke olma mücadelesine odaklanırsa,
bariyer devlet ihtiyacı ortadan tümüyle kalkar.
AKP-CHP koalisyonu bu anlamıyla da
elzem bir konumda bulunuyor.
Türkiye’yi yaşatmak istiyorsak,
AKP kelimesini
dilimizde bir küfür olmaktan çıkarmalıyız.
Bize hayat veren kavramlar
İyi Akp’li – Kötü Akp’lidir.
Kötü Akp’liye iyi Akp’li olmayı anlatmalıyız.
Şu an yaptığımız onu iyi bir CHP’li yapmaya çalışmak.
Hipnozdaki AKP’liye,
AKP’nin hangi vizyonla kurulduğunu hatırlatmalıyız.
AKP’yi vareden ideallere onu geri döndürmeliyiz.
A-K-P:
Bu üç harfli kavram,
halen bu ülkenin %41’inin
dört elle sarıldığı bir kavram
ve onunla yaşamaya alışmak zorundayız.
Kaderle igili yanlış bir algımız var.
Yaşanacak sabit bir mukadderin
başımıza geleceğine inanıyoruz.
İyi kader olursa iyimserler haklı çıkacak.
Kötü kader olursa da kötümserler.
Hayır böyle değil.
Kaderimizin iyiliği ve kötülüğü,
iyimserliğimize ve köümserliğimize
dayanarak şekil alacak.
Kimin enerjisi baskın gelirse,
onun dünya görüşü dünyamıza hakim olacak.
Ben iflah olmaz bir iyimserim.
Bu durumumla eleştirilebilecek tek bir yanım olabilir.
İyimserliğimi yaşarken,
kafamı yeteri kadar çalıştırmadığımı görürseniz
yolum sadece o zaman yanlış olabilir.
Hatalı kullanıyorsam arayınız 😊
Bu ülke hepimizin.
Bu ülke varsa hepimiz varız.
Bu ülke yoksa hepimiz birer mülteci olacağız.
Bu ülke böyle kritik günlerdeyken,
hiçkimsenin kenara çekilip,
ne halleri varsa görsünler deme şansı olamaz.
MHP ve HDP kenarda kalabilirler.
Fakat CHP’nin en büyük ikinci parti olarak
böyle günlerde kenarda kalayım,
üstüm kirlenmesin deme lüksü olamaz.
Bu tavır Deccal’e
‘Gördünüz mü bu ülkeyi yönetmeye hiçbiri talip olamıyor.‘
deme fırsatını verir.
Bu ülkenin var olmaya devam etmesini istiyorsak,
zannettiklerimizin ülkesinde
nefes alıp vermeyi bırakmak zorundayız.
Ortak bir hakikat ülkesinde buluşmak üzere,
herkese iyi sabahlar.
Ben stop.
Benim herufcuk birazdan zıplamaya başlar
tepemde ba-ba ba-ba hadi kalk
sabah oldu diye smile ifade simgesi”
buRAK özDEMİR
.
BİR KİTAP HAYAL EDİN
İÇİNDEN SONSUZLUĞUN KİTABI ÇIKSIN.
.
.